İstanbul'dayız

Kartal, İstanbul

Eposta Adresimiz

[email protected]

Telefon Numaramız

0538 843 37 77

Kategori

Kategori arşivi Genel

Türk Ceza Kanunu Madde 247 – Zimmet Suçu

1. TCK m.247 Zimmet Suçu Tanımı?

İstanbul Ceza Avukatı yazılarımızda ifade ettiğimiz üzere suç genel anlamıyla tipik, hukuka aykırı ve kusurlu bir harekettir.

Zimmet suçunun ne olduğu ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) m.247 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir.

Zimmet suçu 5411 sayılı Bankacılık Kanunu (BK) m.160’ta da düzenlenmiştir. Ancak bu zimmet suçu, yalnızca BK kapsamında bir suç olduğu için TCK’da düzenlenen genel anlamda zimmet suçunun özel bir şekli olarak kalmaktadır. Yazımızın konusunu teşkil etmez.

Zimmet suçu TCK’nın dördüncü kısmının birinci bölümünde Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Bu nedenden ötürü suçun genel mahiyette yorumu için nerede düzenlendiğinin önemine dikkat edilerek inceleme yapılmalıdır.

2. TCK m.247 Zimmet Suçu Şartları Nedir?

Zimmet suçunun oluşabilmesi için mevzuatta suça ilişkin koşulların oluşması gerekmektedir. Buna göre bir veya birden fazla kamu görevlisinin, görevi nedeniyle kendisine zilyetliği devredilen şeyi veya koruma ve gözetim nedeniyle yükümlülüğünde bulanan şeyi kendi veya bir başkasının zimmetine geçirmesi gerekmektedir.

Zimmete geçirilen mal üzerinde malik gibi tasarrufta bulunulması gerekmektedir.

3. TCK m.247 Zimmet Suçu Unsurları?

Suçun unsurları suçun genel tanımından da anlaşılacağı üzere tipiklik, hukuka aykırılık ve kusurdur. Tipiklik maddi ve manevi unsur şeklinde ikiye ayrılır. Maddi unsurlar mağdur, fail, suçun konusu, failin hareketi, netice, netice ile hareket arasındaki nedensellik bağı ve objektif isnadiyettir. Manevi unsurlar ise kast, taksir ve duruma göre kast-taksir kombinasyonu olan netice sebebi ile ağırlaşmış suçlardaki özel durumdur. Hukuka aykırılık aşamasında ise hareketin yapılmasının hukuka uygun bir nedeninin olup olmadığı incelenir, eğer hukuka uygunluk nedeni yoksa tipik hareket hukuka aykırı kabul edilir. Keza kusurluluk da hukuka aykırılık incelemesi gibidir.

Suçun unsurlarını incelemeden önceki aşama suçun yasada düzenlenme nedeni olan, suç ile korunan hukuki değerin tespiti gerekmektedir.

Zimmet suçu ile korunan hukuki değer suçun kanunda düzenlendiği yer de dikkate alınmak üzere kamu güvenidir. BK’daki zimmet ve zimmet benzeri suç ile ise korunan hukuki değer ekonomik düzen ve bu düzene karşı duyulan güvendir. Her iki zimmet suçunun ayrımı bakımından korunan değerlerinin mukayesesinin yapılması ciddi fayda sağlamaktadır.

Fail burada yalnızca kamu görevlisi olabilir. Kamu görevlisi ise TCK m.6’da düzenlenmiştir. Buna göre kamu görevlisi kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. Failin durumundan kaynaklı olarak bu suç özgü suç niteliğindedir. Suçun işlenişi esnasında kamu görevlisi olunması yeterlidir.

Mağdur tüm toplumdur. Yani toplumdaki herkes mağdurdur.

Suçun konusu zimmet eylemidir. Failin hareketi ise görevi nedeniyle zimmeti kendisi veya başkasına yönelik gerçekleştirmiş olmasıdır. Netice ise zimmet eylemi gerçekleşen tasarruftur. Netice ile failin hareketi arasına nedensellik gidişatını bozacak bir hal olmadığı taktirde bu iki husus birbirleri ile nedenseldir.

Bu suç ancak kasıtla işlenebilir.

Zimmet suçunu hukuka uygun hale getirebilecek hal ise TCK m.24 ve m.26 uyarınca gündeme gelebilir. Kamu görevlisi görevi nedeniyle zilyetliği kendisinde bulunan değer üzerinde tasarruf ederse bu hareket hukuka uygun bir hareket olacaktır. Bunlar dışında başka türlü bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır.

Tipiklik ve hukuka aykırılık tespit edildiğinde esasında suç oluşmuş sayılacaktır. Kusurlulukla ise daha çok cezalandırma aşamasına yönelik bir tespit yapılır. 

Kusurluluk bakımından özel bir durum yoksa suç oluşmuş sayılacaktır. Failin yaşın küçük olması, akıl hastası, sağır veya dilsiz olması veya geçici bir nedenle ya da irade dışı alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle suçu işlemiş olması halinde, verilecek olan cezada indirime gidilmesine veya hiç ceza verilmemesine karar verilebilir. Failin kamu görevlisi olacağı düşünüldüğünde saydığımız hususlardan bazılarının zaten failde bulunmayacağını göz önünde bulundurmalıyız.

4. TCK m.247 Zimmet Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

TCK m.247 (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Failin suçu işlediği sabit ise hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

b. Nitelikli TCK m.247 Zimmet Halleri

TCK m.247’nin ikinci fıkrasında zimmet suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre (2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Zimmet suçu nedeniyle ceza alacak failin cezasının azalma durumları bulunmaktadır. Buna ilişkin düzenleme TCK m.247’nin üçüncü fıkrasında (3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir şeklinde ve TCK m.249’da (1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir şeklinde düzenlenmiştir.

Madde 247’deki hal mahkemenin taktirinde gündeme gelir. Ancak m.249’daki hal ise koşullar sağlanmışsa emredici norma niteliğindedir yani mahkemenin taktirine bırakılmamıştır.

d. Özel Görünüş

Suçun özel görünüş biçimleri bakımından teşebbüs (TCK m.35) zimmet suçu bakımından gündeme gelebilir. Ancak teşebbüsün tespiti -bu suçun hareket suçu olması nedeniyle- zor olacağı için bu konuda ciddi bir araştırma yapılması gerekmektedir. Bu nedenden ötürü İstanbul ceza avukatı ile durumun tespitinde kolaylık sağlanabilir.

İçtima (TCK m.42 vd.) bakımından ise zimmet suçuna daha çok zincirleme suç (m.43) hükümlerinin uygulanması elverişlidir. Bu durumda kamu görevlisinin görev yaptığı idareye ve zimmetin basit veya nitelikli olmasının dikkate alınmasına gerek olmadan, aynı suç işleme kararı ile birden fazla zimmet suçunun işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanır.  Eğer mağdurlar farklı olursa bu durumda zimmet suçu değil kişilere karşı işlenen suçlara gidilmelidir. Zimmet suçu işlendiği sırada sahte resmi veya özel belgeyle ilgili TCK m.212 uyarınca sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.

Zimmet suçunda iştirak suçun özgü suç olmasından kaynaklı yalnızca kamu görevlileri arasında gündeme gelebilir. Diğer hallerde şeriklik yani azmettiren veya yardım eden konumunda bir değerlendirmeye gidilebilir. Bu durumda suç kamu görevlileri ile işlenmişse iştirakten, kamu görevlisi dışındakilerle işlenmişse şeriklikten bahsedilecektir.

e. TCK m.247 Zimmet Suçunda İndirim Halleri

Daha az cezayı gerektiren haller başlığı altındakiler dışında bir hal bulunmamaktadır.

5. TCK m.247 Zimmet Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. TCK m.247 Zimmet Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Zimmet suçunun cezası hapis cezasıdır. Yasada açıkça adli para cezasının verilmesinin gerektiğine dair hükümler dışında hâkim kısa süreli hapis cezalarında koşulların sağlanması halinde cezanın adli para cezasına çevrilmesine karar verebilir.

Kısa süreli hapis cezası bir yıl ve daha az süreli hapis cezalarını ifade eder.

Zimmet suçunun cezası hesaplanırken genel hükümlere göre bir yıl veya daha az süreli bir cezaya hükmolunacaksa hâkim bu hapis cezasını koşulların sağlanması üzerine (TCK m.50) adli para cezasına çevirebilir.

b. TCK m.247 Zimmet Suçunda Erteleme

Erteme TCK m.51’de düzenlenmiştir.

Buna göre mahkûm edilen hapis cezasının süresi ve yaş koşulunun sağlanması, failin pişmanlığı, sosyal durumu ve daha önce kasten işlediği bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmaması dikkate alınarak erteleme kararı verilebilir.

c. TCK m.247 Zimmet Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına (HAGB) Kararı

HAGB kurumu 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesinde düzenlenmiştir. Zimmet suçunun cezasının alt sınırı dikkate alındığında HAGB kararının verilmesi güçtür ancak genel hükümlere göre HAGB için gerekli ceza süresi ve diğer koşullarda sağlandığında HAGB kararının verilmesi gündeme gelecektir.

6. TCK m.247 Zimmet Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. TCK m.247 Zimmet Suçunda Soruşturma Aşaması

Soruşturmayı Cumhuriyet Savcılığı yürütür. Soruşturma aşamasında suç için kovuşturmaya yer olup olmadığı araştırılması yapılacaktır.

Soruşturmaya başlanılabilmesi için şikâyet gerekmez. Soruşturma makamının suçun öğrenilme hallerinden herhangi biri ile suçu öğrenmesi neticesinde soruşturma başlar.

Soruşturmaya ilgili suç için olan 15 yıllık dava zamanaşımı içerisinde başlanılması gerekmektedir.

b. TCK m.247 Zimmet Suçunda Kovuşturma Aşaması

Soruşturma ile kovuşturmaya yer olduğuna karar verilecek olursa iddianame hazırlanır ve kovuşturma aşamasına geçilir. Kovuşturmayı mahkeme yürütür. Kovuşturma neticesinde ilgili suç hakkında hüküm kurulur.

Soruşturma için aranan dava zamanaşımı kovuşturmada da aranır ve mahkeme tarafından bu durum re’sen dikkate alınır.

7. TCK m.247 Zimmet Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. TCK m.247 Zimmet Suçunda Şikâyet Süresi

Bu suç şikâyete bağlı bir suç değildir. Dava zamanaşımı içerisinde soruşturma ve kovuşturmaya geçilmiş olması gerekir.

b. TCK m.247 Zimmet Suçunda Zamanaşımı

Zamanaşımı hesap edilirken suçun kanunda öngörülen üst sınırı dikkate alınır.

Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.

Zimmet suçunda dava zamanaşımı 15 yıldır. Ceza zamanaşımı ise 20 yıldır. Dava zamanaşımına uğramışsa kamu davası düşer, ceza zamanaşımına uğramışsa ceza infaz edilmez.

c. TCK m.247 Zimmet Suçunda Uzlaşma

Uzlaşma kurumu CMK m.253 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Belli başlı suçlar uzlaşmanın konusu olabilir. Zimmet suçu uzlaşmanın konusu olabilen bir suç değildir.

d. TCK m.247 Zimmet Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık halinde fail işlediği suçtan ötürü sonradan kanunun aradığı koşulları oluşturarak pişman olmaktadır. Bu halde yasada öngörülen indirimler gündeme gelecektir.

Zimmet suçunda özel olarak etkin pişmanlık hükmü bulunmaktadır (m.248). Buna göre soruşturma başlamadan önce zimmet konusu malın iade edilmesi veya zararın giderilmesi koşuluyla verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. Ayrıca kovuşturma başlamadan önce gönüllü olarak zimmet konusu malın iadesi veya zararın giderilmesi koşuluyla verilecek cezanın yarısı indirilir. Hükümden önce bu durum gerçekleşirse cezanın üçte biri indirilir.

Etkin pişmanlığa ilişkin indirimler emredici niteliktedir. Lakin etkin pişmanlık koşullarının değerlendirilmesi mahkemenin taktirindedir.

e. TCK m.247 Zimmet Suçunda Görevli Mahkeme

Zimmet suçunda görevli ve yetkili mahkeme suçun işlenildiği yer ağır ceza mahkemesidir.

8. TCK m.247 Zimmet Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

CMK’nın dördüncü kısmında koruma tedbirleri düzenlenmiştir. Buna göre yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme, yasada sayılan ve düzenlenen koruma tedbirlerindendir. Zimmet suçu failine ilişkin özel bir hal öngörülmemiştir. Saydıklarımız ve özel kanundaki hallere göre uygulama işletilebilir.

Türk Ceza Kanunu Madde 204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu

1. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Tanımı?               

Suç:  Tipik, hukuka aykırı kusurlu harekettir.

Resmî belge ceza hukuku bağlamında:  yazılı, hazırlayanı belli ve içeriği itibari ile hukuki sonuç doğurmaya elverişli, hukuken korunmaya değer sahih belgedir. Bu bakımdan belge niteliğine haiz olmayan bir irade beyanı bu suça vücut vermeyecektir.

Resmî belgede sahtecilik suçu resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde düzenlenmesi, hali hazırda var olan resmî belgenin değiştirilerek sahte belge elde edilmesi veya sahte olarak düzenlenen belgenin kullanılmasıyla gerçekleşir.

2. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Şartları Nedir?

Suç kapsamında tanımda yer alan ‘’başkalarını aldatacak’’ nitelik taşımasının en önemli koşulu aldatmanın objektif anlamda olması yani herkes tarafından ilk bakışta anlaşılamayacak şekilde belgenin hileli olarak düzenlenmesidir. Bu bakımdan mevcut resmi belgenin sahteliği ancak özel inceleme yapılarak anlaşılması gerekir.  Muhatabın dikkatsiz ve özensizliği nedeni ile resmî belgenin sahteliğini fark etmemesi aldatmanın varlığına işaret etmeyecektir.

Suçun tamamlanması için yalnızca hazırlamanın yeterli olduğu bilinmekle beraber öğretide aldatıcı niteliğe haiz olarak düzenlenmiş olan sahte resmî belgenin zarar verme olasılığının bulunması gerektiği lakin fiilen mevcut bir zararın var olup olmadığına bakılmaksızın belge üzerinde gerçekleştirilen muhatabı kandırmaya elverişli hilenin varlığı yeterli görülmektedir. Şayet resmî belgedeki sahtecilik muhatabı aldatma için yeterli değilse, failin fiili TCK m. 205 resmî belgeyi bozma suçunu oluşturacaktır.

Resmî belgede sahtecilik suçunu özel belgede sahtecilik suçundan ayıran en önemli özellik suçun icra hareketlerindedir. Resmî belgede sahtecilik suçunda belgenin sahte olarak düzenlenmesi suçu tamamlar. Lakin özel belgenin resmi bir belgeye nazaran hukuken değerinin daha az olması nedeni ile hazırlanan sahte belgenin kullanılması suçu tamamlamaktadır.

3. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Unsurları?

Suçun unsurlarını incelemeden önce bu suç kapsamında korunan hukuki değeri tespit etmek isabetli bir yaklaşım olacaktır. Resmi belgede sahtecilik suçu ceza kanunumuzda kamu barışına karşı suçlar bölümünde yer almaktadır. Bu suçun koruduğu hukuki değer kamu güvenidir.

Suçun unsurları tipiklik, hukuka aykırılık ve kusurluluktur. Tipiklik işlenmiş olan fiilin ceza kanununda düzenlenen suç tanımına uygun olmasıdır. Maddi ve manevi unsurlar olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi unsurlar hareket, netice, nedensellik bağı, objektif isnadiyet olarak incelenir. Manevi unsurlar ise kast, taksir, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtur.

Bu suçun faili 204/1 kapsamında herkes olabilir. İkinci fıkra da ise fail yalnız kamu görevlisi olabilir. Bu fıkra hükmü gereğince özgü suçtur. Özgü suçlar failin yalnız belirli kimseler olabileceği suçlardır.

Suçun konusunu hüküm kapsamında yer alan resmî belge oluşturmaktadır. Bazı özel belgelerde resmi belge niteliğini taşımaktadır. Bu belgeler tahdidi olarak TCK m. 210/1’de sayılmıştır.

Suç için kanunda yer alan hareket seçimliktir. Resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek, gerçek resmi belgeyi değiştirmek veya kullanmaktır.  Her ne kadar resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek veya değiştirmek suçu tamamlasa da kullanma açısından suçun tamamlanması sahte olan belgenin ilk kullanıldığı tarih esas alınarak belirlenir. Bu tarihin tespit edilmesi zamanaşımı bakımından önemlidir.

Manevi unsuru incelediğimizde suçun genel kastla işlenmesi yeterli görülmektedir. Özel bir kast hali hükümde açıkça anlaşılmasa da Yargıtay failin suçu işleme iradesinin yanında zarar verme bilincini de aramaktadır. Zarar verme fiili olarak aranmamaktadır.

Suçun hukuka uygun olması için TCK m. 24 vd. hükümlerinde yer alan hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı gerekmektedir. Mağdur cebir, tehdit (TCK m. 28) altında suçu işlerse ceza verilmez. Fail cebiri kullanan kişidir.  Failin kamu görevlisi olduğu suçlarda;  kamu görevlisinin amirinin emrini yerine getirmesi faili sorumluluktan kurtarmayacaktır.

Kusurluluk, kişinin kınanacak bir eylemde bulunması olarak tanımlanabilir. Kusurluluğu kaldıran haller TCK m. 31 vd. sayılmıştır. Bu hallerin varlığı halinde cezada indirime gidilebilir veya hiç ceza verilmez.

4. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Madde 204 :

(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Suçun temel hali hükümdeki gibidir. Suç seçimlik hareketli bir suçtur. Fail seçimlik hareketlerden ikisini de gerçekleştirmiş olsa dahi TCK m.43 kapsamında cezaya hükmolunur.

b. Nitelikli TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Halleri

Madde 204:

“(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi devlete karşı güvenin korunması açısından hukuki değer olarak daha faik görüldüğünden daha ağır bir yaptırım söz konusudur. Suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.

(3) Resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.” şeklindedir.

Resmi belgeler ispat bakımından ikiye ayrılmıştır; sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgeler ve aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerdir. Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgeler HMK m.295 de sayılmaktadır.  Bu belgeler kesin delil niteliğinde olup, resmi belgede sahtecilik suçunun bir diğer nitelikli halini oluşturmaktadır.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

TCK m. 211 daha az cezayı gerektiren hal olarak düzenlenmiştir. Hükme göre suçun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla işlenmesi halinde suçun temel haline göre daha az bir yaptırımla karşılaşılması daha az cezayı gerektiren hal olarak görülmüştür.

d. Özel Görünüş

Suçların özel görünüş biçimleri içtima (TCK m.42 vd.), teşebbüs (TCK m.35) ve iştiraktir (TCK m37). Resmî belgede sahtecilik suçunda icrai hareketin yapılmasıyla suç tamamlanmaktadır.  Bu bakımdan suç neticesi harekete bitişiktir. İcrai hareket kesilemeyeceğinden bu suça teşebbüs mümkün değildir.

İştirak; azmettiren, yardım eden veya müşterek fail olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu suçta 204/1 kapsamında her türlü iştirak mümkündür. Ancak m. 204/2 özgü bir suç niteliği taşıdığından yalnız yardım eden veya azmettiren olarak iştirak mümkün olacaktır.

TCK m.212 resmî belgede sahtecilik suçunda; sahte olan belgenin başka bir suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde gerçek içtima hükümlerinin uygulanmasını düzenlemektedir. Örneğin sahte resmi belgeyi kullanarak mağduru aldatıp, menfaat elde etmiş olan fail hem dolandırıcılıktan hem de sahte resmi belge kullanmaktan ayrı ayrı yaptırımla karşılaşacaktır.

e. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda İndirim Halleri

Bu suç kapsamında herhangi bir indirim hali bulunmamaktadır.

5. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı (HAGB)

a. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası kısa süreli yaptırımlarda uygulanan veya hapis cezasıyla birlikte hükmolunan bir yaptırımdır. Kısa süreli hapis cezasının (TCK m. 49) azami sınırı bir yıldır. Resmi belgede sahtecilik suçunun alt sınırı iki yıldır. Bu suç için belirlenen yaptırım adli para cezasına çevrilemez.

b. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Erteleme

Cezanın ertelenmesi TCK m. 51’ de düzenlenmiştir.  Mahkumiyetin 2 yıl veya daha az süreli olması durumunda cezanın infaz kurumunda değil, denetimli serbestlik ile tamamlanması mümkündür. Resmî belgede sahtecilik suçu için 2 yıl veya daha az hapis cezası verilebileceğinden   cezanın ertelenmesi mümkündür.

c. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

HAGB kararı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 231’de düzenlenmiştir.  Buna göre ; Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarı 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise sanığın kanun hükmündeki şartları taşıdığı takdirde mahkeme sanık hakkında HAGB kararı verebilir. Bu karar sanığın rızası alınarak verilmelidir.

Resmi belgede sahtecilik suçu için sanıkta var olması gereken koşulların oluşması halinde HAGB kararı vermek mümkün olacaktır.

6. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Soruşturma Aşaması

Ceza kanununda suçlar soruşturma yapılması bakımından şikâyete tabi suç ve resen soruşturması yapılan suçlar olarak ayrılmaktadır. Resmî belgede sahtecilik suçu resen soruşturmaya tabi bir suçtur. Belirtmek gerekir ki burada kamu görevlisi için özel bir husus söz konusudur. Kamu görevlisinin soruşturulması için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki kanun usullerine tabidir. Buna göre kamu görevlisinin işlediği resmî belgedeki sahtecilik suçunun soruşturulması için izin alınması gerekmektedir.

b. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Kovuşturma Aşaması

Soruşturmanın ceza zamanaşımı içerisinde yapılması, soruşturma sonucunda yeterli şüphenin varlığı halinde Cumhuriyet Savcısı iddianame hazırlar ve kovuşturma aşamasına geçilir.

7. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Şikâyet Süresi

Resmî belgede sahtecilik suçu şikâyete tabi bir suç değildir. Resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.  Ancak soruşturma ve kovuşturmanın dava zamanaşımı içerisinde yapılması gerekmektedir.

b. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Zamanaşımı

Dava zamanaşımı TCK M. 66’da düzenlenmektedir. Buna göre ;  Resmî belgede sahtecilik suçunda dava zamanaşımı birinci fıkra için 8 yıl, ikinci ve üçüncü fıkra için 15 yıl olarak düzenlenmektedir. Sürenin geçmesiyle bu suçtan dava açılamayacaktır.

c. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Uzlaşma

Uzlaşmaya tabi suçlar CMK m. 253’de sayılmıştır.

Resmî belgede sahtecilik suçu uzlaşma kapsamına girmeyen bir suç türüdür.

d. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için kanunda açıkça bir düzenlemeye yer verilmiş olması gerekmektedir. Bu suç kapsamında kanunda böyle bir düzenleme yer almamaktadır.

e. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçunda Görevli Mahkeme

Görevli mahkemenin tespiti cezanın üst sınırı esas alınarak belirlenmektedir.  Resmi belgede sahtecilik suçunun birinci fırkası için üst sınırı 5 yıl olması dolayısıyla kovuşturulması Asliye Ceza Mahkemesinde yapılacaktır. Ancak ikinci fıkranın ceza üst sınırı 8 yıl olduğu için kovuşturulması Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılır.

8. TCK m.204 Resmî Belgede Sahtecilik Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Gözaltı CMK m.91’de yer almaktadır. Hükme göre resmi belgede sahtecilik suçunu işleyen fail ve varsa iştirak edenler için gözaltı hükümleri uygulanabilir.

Tutukluluk CMK m. 101 vd. düzenlenmiştir. Buna göre Ağır Ceza Mahkemesinin görevi içerisine girmeyen suçlarda tutukluluk süresi en çok 1 yıl, görevi çerçevesi içerisindeki suçlarda ise en çok 2 yıldır. Bu hüküm resmi belgede sahtecilik suçun içinde uygulama alanı bulmaktadır.

Cebir Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu Madde 108 Cebir Suçu

1. Cebir Suçu Tanımı?

Cebir

Madde 108- (1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.

Cebir suçu, TCK’nın 108. Maddesinde Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar adı altında düzenlenmiştir.  Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği etkiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Söz konusu cebir suçu içerisinde kasten yaralamayı da barındırır.

2. Cebir Suçu Şartları Nedir?

Cebir suçu kanunda yer aldığı üzere üç ayrı eylemle gerçekleştirilebilir. Mağduru bir şeyi yapmamaya zorlamak veya yapmaya zorlamak ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi hususunda zorlamak. Bu halle mağdurun iradesi baskı altına alınmalıdır.

Cebir suçunda, fiziki zorlama olması gerekir ve vücut bütünlüğü ihlal edilmelidir. Ayrıca failin hareketlerinin de elverişli olması aranır. Söz konusu elverişlilik zor kullanma yöntemleri olabileceği gibi suça konu olan hareketler sebebiyle de oluşabilir.

Bu elverişlilik şartının hareketlerde yer alabileceği gibi, zor kullanma araçlarında da var olabilir.

3. Cebir Suçu Unsurları?

Cebir suçunda korunan hukuki değer, bireyin irade ve hareket serbestisi ve vücut dokunulmazlığıdır.

Bu suçun konusunu, genellikle fiziki güç uygulanmak suretiyle mağdurun, özgür iradesinin sakatlanmasını ve serbestliğini yitirmesi oluşturmaktadır.

Cebir suçunun, maddi ve manevi iki unsuru vardır. Bunlar;

Maddi unsuru, failin özel bir kasten yaralama fiiliyle bireyin özgür iradesinin oluşumuna ve oluşmuş iradesinin belli bir yöne hareketini kapsayan haksız bir etkide bulunması sonucunda kişinin iradesine aykırı fiili işlemesidir.

Kanunen suç sayılan eylemi işleyen şahıs söz konusu suçun failidir. Kanunda özel bir düzenlemeye veya sayılı sınırlamaya yer verilmemesi nedeni ile suçun faili herkes olabilecektir. Ancak suçu işleyen kişi TCK’da sayılan kamu görevlilerinden biriyse bu durumda cebir suçu değil irtikap suçu işlendiği kabul edilecektir

Suçun mağduru, suç eylemi ile saldırıya maruz kalan kişidir. Söz konusu suçun mağduru kanunun mağdura dayalı özel bir düzenleme içermemesi nedeniyle herkes olabilecektir.

Söz konusu suçun manevi unsuru kasttır.

Cebir suçunda fail, mağdurun üzerinde kurduğu baskı ile yaptırdığı veya yaptırmadığı fiillerde kasta dayalı hareket etmektedir. Fail söz konusu hareketlerini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmektedir.

4. Cebir Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Bu suçun temeli kasten yaralamadır. Kasten yaralamada mağdur üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. BTM ile giderilemeyecek ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

b. Nitelikli Cebir Halleri

Failin kamu görevlisi olması ve bununla elde ettiği hak ve yetkilerini zorlama aracı olarak kullanıp menfaat elde etmeye çalışması halinde, kanunun özel bir düzenleme içermesi sebebiyle oluşacak suç TCK madde 250 hükmünde düzenlenmiş olan irtikap suçudur.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Cebir suçunun ceza hukuku bakımından daha az cezayı gerektiren bir hüküm yasa koyucu tarafından düzenlenmemiştir.

d.Özel Görünüş

Suçun özel görünüş şekilleri 3 şekilde var olmaktadır. Bunları sıralarsak;

Cebir suçu teşebbüse elverişli suçlardandır. Cebir suçunda mağdur kanunda bahsedildiği üzere Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için zorlanmaktadır. Cebir suçunun teşebbüs aşamasında kaldığından bahsedilebilmesi için failin elinde olmayan nedenlerden ötürü icrai hareketlerini tamamlayamaması gerekir.

Bir kimse bir şeyi yapma veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir başka kişiye cebir kullanmak üzere hareket etmiş ancak farklı şekillerde engellenmesi veya mağdurun kaçarak kurtulması nedeniyle fiili tamamlayamamışsa suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.

Çoğu suçta olduğu gibi Cebre iştirak; Cebre yardım etme veya azmettirme şeklindedir.

İçtima bakımından;

Cebir suçunda failin gerçekleştirdiği fiiller hem kasten yaralamayı hem de cebir suçunun oluşmasına neden olmuşsa bu durumda birleşik suç hükmü uygulanacak ve bunun neticesinde faile cebir suçundan hüküm verilecektir.

Aynı suç işleme kararı kapsamında tek bir kişiye karşı farklı zamanlarda birden fazla cebir suçunun işlenmesi halinde ve bir fiille aynı anda birden fazla kişiye karşı cebir suçunun işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanmakta ve cezada artırım yapılmaktadır.

Eğer failin gerçekleştirdiği fiil birden fazla suçu meydana getiriyorsa fail bu suçlar arasında en ağır cezaya neden olan suçtan yargılanacaktır.

e. Cebir Suçunda İndirim Halleri

Kanunda bu suça özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır.

5. Cebir Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. Cebir Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, işlenen suç karşılığı hükümlüden alınan paradır. Bu ceza, hapis cezası ile birlikte de verilebilinir. Söz konusu suçtan dolayı mahkemece hükmedilen hapis cezası bazı koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebilinir. Adli para cezası ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrilecektir.

b. Cebir Suçunda Erteleme

Erteleme, ceza mahkemesince hükmedilen cezanın belirli şartların varlığı halinde cezaevinde infazının gerçekleştirilmemesidir. Bu suçtan ötürü hükmolunan hapis cezası ertelenebilinecektir.

c. Cebir Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Cebir suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında bir yıldan fazla ancak iki yılın altında verilmesi kararlaştırılmış ise HAGB kararına çevrilmesi mümkündür.

6. Cebir Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. Cebir Suçunda Soruşturma Aşaması

Soruşturma aşamasında savcı, bir suçun meydana geldiğini ihbar, şikâyet ve benzeri sair yollardan öğrendikten sonra ilgili suçun varlığını deliller ışığında araştıracaktır. Yeterli delilin toplandığı kanaatine varıldığında iddianame düzenleyip davayı açacaktır.

Cebir suçunu düzenleyen TCK’nın 108. maddesinde suçun soruşturması şikâyete bağlı tutulmamıştır. Bahsedilen suçta failin yaptığı hareket sonucu oluşan zarar basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olsa dahi cebir suçunun varlığından dolayı şikâyete bağlı değildir.

b. Cebir Suçunda Kovuşturma Aşaması

Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmesi ve ilgili mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde kovuşturma aşamasına geçilir. Söz konusu suçun kovuşturması şikâyete bağlı değildir.

7. Cebir Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. Cebir Suçunda Şikâyet Süresi

Takibi şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Suçun işlendiği savcılık tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma başlatılmalıdır. Şikâyet süresi yoktur.

b. Cebir Suçunda Zamanaşımı

Cebir suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıl olup suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçmeden mağdur, işlenen suçu savcılığa bildirilmelidir. Aksi halde suçun işlendiği tarihten itibaren dava açılmamış sayılması veya dava açılmış ancak sonuçlandırılmamış ise dava zamanaşımının dolması nedeniyle düşecektir. 

c. Cebir Suçunda Uzlaşma

Uzlaşma, suçlama altında bulunan şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçların varlığı halinde şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur.

Ancak cebir suçu soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı olan bir suç olmadığı gibi CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçlardan biri de değildir. Bu nedenle cebir suçu uzlaştırma kurumu kapsamında değildir.

d. Cebir Suçunda Etkin Pişmanlık

Bu suçta etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.

e. Cebir Suçunda Görevli Mahkeme

Cebir suçu sebebiyle yapılan yargılamalarda görevli mahkeme yaralamanın niteliğine göre, basit yaralamalarda Asliye Ceza Mahkemeleri, neticesi sebebiyle ağırlaşan hallerde ise Ağır Ceza Mahkemeleri olabilmektedir.

8. Cebir Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Koruma tedbirleri CMK’nın 4. kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme şeklindedir. Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir.

Bir kişinin gözaltına alınabilmesi için olay çerçevesinde somut delillerin varlığından söz edilebilinmesi gerekmektedir. Gözaltı süresi AİHS uyarınca en çok 4 gün ve genelde 24 saat olarak belirlenmiştir. OHAL durumunda ise bu süre 30 güne çıkmıştır. Cebir suçunda, savcının gözaltı kararı ile failin gözaltına alınması mümkündür.

Tutuklamanın gerçekleşmesi için; kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır ve somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır. Kanunen, yalnızca adli para cezasına hükmolunan suçlar veya kişinin vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenilen suçlar haricen hükmedilen hapis cezasının üst sınırı iki seneden fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir.

CMK’da tutuklama tedbirine ilişkin hususları düzenlemiştir. Söz konusu suç, CMK’nın ilgili maddelerinde yer alan katalog suçlardan sayılmadığı için doğrudan doğruya tutuklama nedeninin varlığı sayılamayacağından tutuklama kararı verilemeyecektir. Bununla beraber suç şüphesinin varlığının kuvvetli görüldüğü hallerde somut delillerin ve de tutuklama nedeninin varlığı halinde bu karar verilebilecektir.

Tehdit Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu Madde 106 Tehdit Suçu

1. Tehdit Suçu Tanımı?

Suç genel olarak tipik, hukuka aykırı ve kusurlu harekettir.

Tehdit

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.  Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin; a) Silahla, b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit suçu TCK 106. Maddesinde ve Hürriyete Karşı Suçlar başlığında yer almaktadır. Bu suç, genel hatlarıyla mağdura, kendisinin veya bir yakınının zarara veya tehlikeye uğratılacağına, suç niteliğine haiz bir fiile maruz kalacaklarının bildirilmesidir.

Tehdit bir nevi gözdağı verme anlamına gelmektedir. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup ana çerçevede tehdide söz konusu olan ve suç teşkil eden fiilin, mağdura iletilmesidir.

2. Tehdit Suçu Şartları Nedir?

Tehdit suçu tehlike suçu niteliğindedir. Tehdidin içeriğinin gerçekleşip gerçekleşmemesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Tehdidin ciddi olması ve uyarıyı aşması gerekir. Bu ayrımı yaparken objektif değerlendirilmeler yapılmalıdır. Tehdit suçuna konu olan zarar, mağdura veya üçüncü bir kişiye uğratılmaya bahis olunabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır.Söz konusu kanun maddesinde yer aldığı üzere ‘yakını’ kelimesi, olayın durumuna göre değerlendirilecektir.

Fail tarafından mağdur suç teşkil eden bir zarar verileceğine ilişkin bildirimde bulunulmuş olunmalıdır. Söz konusu bildirim geleceğe yönelik olmalıdır. Gelecekte uğratılacağı yönünde bildiriminde bulunulmuş olan zarar gerçekleştirilebilir olmalıdır.

Fail tarafından ifade edilen sözler veya davranışlar, mağdur üzerinde ciddi boyutta bir korku yaratmada sonucu çıkarmaya yeterli değilse suçun oluştuğu söylenemez.

Yani tehdit edilen kişi üzerinde herhangi bir etkisi olamayacağından suç oluşmamış varsayılmaktadır.

Verileceğinden bahsedilen zararın yalnız fail tarafından bildirilmesi gerekmez. Bu zararı üçüncü bir kişinin vereceğinden bahsedilmesi de tehdit suçunu oluşturur.

Her bir olayda tehdit suçunun oluşup oluşmadığı olayın içerisindeki durumlarına göre değerlendirilmelidir.  Yani failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddi şekilde etki yaratacak uygunluk içerip içermediğinin somut olayda araştırılması gerekir.

3. Tehdit Suçu Unsurları?

Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun unsurunu oluşturmaktadır. Fakat tehdit suçunun kanuni tanımında, tehdit başlı başına suç olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple söz konusu suçun tamamlayıcı ve genel bir suç olduğu söylenebilinecektir.

Tehdit suçunda korunan hukuki değer, kişilerin huzuru, karar verme ve hareket özgürlüğüdür

Tehdit suçunun maddi ve manevi olarak iki ana unsuru vardır.

Bunlar;

Tehdit suçunun temel işleniş şekli mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahsedilmesiyle gerçekleşmesidir. Tehdit suçunda önemli olan gelecekte gerçekleşebilmesi mümkün olan haksız saldırının mağdura bildirilmesidir. Söz konusu suçta failin bahsettiği, verileceği öngörülen zararın mağduru inandırıcı nitelikte olmasını esas almıştır.

Kanunen suç sayılan eylemi işleyen şahıs söz konusu suçun failidir. Tehdit suçu özgü suçlardan değildir. Faile özgü bir düzenleme bulunmamaktadır. Tehdit suçunun faili her gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler bu suçun faili olamazlar. Çünkü cezaların şahsiliği ilkesine uymalıdır.

Suçun mağduru, suç eylemi ile saldırıya maruz kalan kişidir. Tehdit suçunun mağduru, failin kendisine veya bir yakınına zarar verme bahsinin yönelmesi nedeniyle, iradi davranışı kısıtlanmak durumunda kalan kişidir. Bu şekilde bakıldığında bu suçun mağduru herkes olabilir.

Söz konusu suçun manevi unsuru kasttır. Bu suç bilerek ve isteyerek işlenebilen bir suçtur. Tehdit suçunun olası kast ile işlenmesi de mümkündür Tehdidin muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.

 Failin şaka yapma maksadıyla tehdit içeren sözleri söylediği belirlenmişse tehdit suçunun oluştuğu söz edilemez. Söz konusu tehdidin suç niteliğine haiz olması için nesnel olarak korkuya neden olacak düzeyde olması yeterlidir. Kullanılan ifadeler ciddi nitelik taşımıyorsa tehdit suçu oluşmaz.

4. Tehdit Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

b. Nitelikli Tehdit Halleri

Tehdidin; a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu suçun işlenmesi ile fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Daha az cezayı gerektiren özel bir durum bulunmamaktadır.

d.Özel Görünüş

Suçun özel görünüş şekilleri 3 şekilde var olmaktadır. Bunları sıralarsak;

Bu suçta teşebbüs mümkündür. Suçun tamamlanması için neticenin gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur. Yapılan tehdit eylemine mağdur inanmışsa tehdit eylemi gerçekleşmiştir. Örneğin tehdit içerikli bir mesaj mağdura gönderilmiş ancak elde olmayan nedenlerle mağdura ulaşmadığı taktirde suç teşebbüs aşamasında kalmıştır.

Suça iştirak şekillerinin tamamı tehdit suçunda gerçekleşmiş olabilir. Bu kapsamda tehdit suçunda faillik, azmettirme ve yardım etme filleri tehdit suçunda mümkündür.

İçtima bakımından fail tek bir eylem ile birden fazla kişiyi tehdit etmiş ise veya aynı mağduru aynı suç işleme kararı ile değişik zamanlarda tehdit etmiş ise zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. Keza tehdit suçunda diğer bir suçun unsuru  yağma suçu veya  konut dokunulmazlığını ihlal olarak düzenlendiği suçlar bakımından bileşik suç hükümleri uygulanır ve faile ayrıca tehdit suçundan ceza verilmez. Türk Ceza Kanunun 106/3. maddesine göre tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir. Hükmü gereğince gerçek içtima hükümleri uygulanır.

e. Tehdit Suçunda İndirim Halleri

Bu suçta özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır.

5. Tehdit Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. Tehdit Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, işlenen suç karşılığı hükümlüden alınan paradır. Bu ceza, hapis cezası ile birlikte de verilebilinir. Söz konusu suçtan dolayı mahkemece hükmedilen hapis cezası bazı koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebilinir.

b. Tehdit Suçunda Erteleme

Erteleme, ceza mahkemesince hükmedilen cezanın belirli şartların varlığı halinde cezaevinde infazının gerçekleştirilmemesidir. Bu suçtan ötürü hükmolunan hapis cezası ertelenebilinecektir.

c. Tehdit Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Sanık hakkında hükmedilen kararın hukuki sonuç doğurmamış olması veya belirli bir denetim süresi neticesinde iyi halli olduğuna kanaat getirilen sanığın hakkındaki davanın düşmesi sonucuyla oluşan muhakeme kurumuna hükmün açıklanmasının geri bırakılması denir.

HAGB, tehdit suçu açısından da uygulanabilir. Doğrudan oluşan bir maddi zarar olmadığı için HAGB kararı verebilmek için zararın giderilmesi koşulu aranmaz.

6. Tehdit Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. Tehdit Suçunda Soruşturma Aşaması

Tehdit suçunun bir başkasının kendisinin veya yakının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eylemi gerçekleştiğinde suç şikâyete tabi değildir. Soruşturma resen yapılır. Söz konusu durumda suçtan zarar görenin veya katılan kişinin şikâyetten vazgeçme talebi olsa sahi kamu davası düşmeyecektir. Ancak malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından vs. kötülük edeceğinden bahisle tehdit eylemi gerçekleşmiş ise soruşturma şikâyete tabidir. Mahkeme ise şikâyetten vazgeçme halinde düşme kararı verecektir.

b. Tehdit Suçunda Kovuşturma Aşaması

Tehdit suçunda TCK 106/1 maddesinde yer alan fiillerde mahkeme tarafından resen kovuşturmaya devam edilir. Nitelikli hallerinin yer aldığı TCK 106/2 maddesindeki durumlarda işlenmesi halinde mahkeme tarafından resen kovuşturmaya devam edilir.

7. Tehdit Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. Tehdit Suçunda Şikâyet Süresi

Söz konusu suç şikâyete tabi olup bu süre 6 aydır. İlgili süre, mağdurun suç eylemini ve faili öğrenmesi itibari ile başlar. Tehdit suçu, basit ve tüm nitelikli halleri ile takibi şikâyete tabi suçlardan sayılmamıştır.

b. Tehdit Suçunda Zamanaşımı

Tehdit suçunun basit şeklinde veya nitelikli şeklinde de takibi şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Bu nedenle 8 yıllık zamanaşımına tabidir ve bu sürede şikâyet hakkı kullanılabilir.

c. Tehdit Suçunda Uzlaşma

CMK 253’üncü maddesi gereğince soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı veya bağlı olmayan suçlar için şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur. Tehdit suçunun106/1 fıkrasının 2. cümlesinde sayılan malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından vs. kötülük edeceğinden bahisle tehdit eylemi”şikâyete bağlı olması nedeniyle uzlaşmaya tabidir. Aynı zamanda tehdit suçunun 106/1 fıkrasının 1. cümlesi CMK 253. Maddede sayılması sebebiyle takibi şikâyete bağlı olmasa bile uzlaşma yapınabilinecek kategoride yer almaktadır.

d. Tehdit Suçunda Etkin Pişmanlık

Bu suçta etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.

e. Tehdit Suçunda Görevli Mahkeme

Tehdit suçunda suçun cezasının alt ve üst sınırı göz önüne alındığında Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile BAM Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 12 ve 14 maddesi gereğince görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

8. Tehdit Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Koruma tedbirleri CMK’nın dördüncü kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme şeklindedir. Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir

Bir kişinin gözaltına alınabilmesi için olay çerçevesinde somut delillerin varlığından söz edilebilinmesi gerekmektedir. Gözaltı süresi genelde 24 saat AİHS uyarınca en fazla 4 gündür. OHAL durumunda bu süre 30 güne çıkmıştır. Tehdit suçu CMK’nın 91. maddesinde yer alan katalog suçlardan olmadığından tehdit suçunda fail gözaltına alınamayacaktır.

Tutuklamanın gerçekleşmesi için; kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır ve somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır. Kanunen, yalnızca adli para cezasına hükmolunan suçlar veya kişinin vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenilen suçlar haricen hükmedilen hapis cezasının üst sınırı iki seneden fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir. Bu nedenle, tehdit suçunun nitelikli hallerinin gerçekleşmesi halinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak temel hal için verilemez.

Şantaj Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu Madde 107 Şantaj Suçu

1. Şantaj Suçu Tanımı?

Suç tipik, hukuka aykırı ve kusurlu harekettir

Şantaj :

Madde 107- (1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. Maddesinde Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar adı altında düzenlenmiştir. Şantaj suçu, tehdit suçunun özel bir şeklini oluşturur. Kişinin bazı değerlerine yönelen tehditler, şantaj suçu içinde değerlendirilir. Bu suç ,bir kişiyi kanuna aykırı olarak yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya veya haksız çıkar sağlamaya zorlamakla oluşur.

TCK’nın 107’maddesinin 2. Fıkrasına göre, kendisine veya bir başkasına fayda sağlamak amacı ile bir kişinin saygınlığına ve şerefine zarar verecek biçimde hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması sonucu yine bu suç meydana gelir.

2. Şantaj Suçu Şartları Nedir?

Şantaj suçundan bahsedilebilinmesi için fail tarafından yapılması söz konusu fiiller:

Mağduru, kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamak.

Söz konusu suç, fail tarafından çoğu zaman haksız bir menfaat edinme amacıyla gerçekleştirilir. Mağdur ise bu durum içerisinde, kendisini yapması yükümlülüğünde olduğu bir fiili meydana getirmemeye veya kanunen suç sayılabilecek fiilleri meydana getirmeye zorlanır.

Mağduru haksız çıkar sağlamaya zorlamak,

Söz konusu durumda, fail tarafından mağdurdan haksız bir kazanç elde edilmektedir. Bu menfaatin, haksız olarak elde edilmesi söz konusu durumun oluşması bakımından yeterlidir.

Şantaj yoluyla mağdurun, kişi saygınlığı veya şerefine zarar verebilecek özelliğe haiz birtakım bilgilerin açığa vurulacağı veya bunun gibi durumlarla tehdit altında bırakılması.

Bahsedilen söz konusu fiilin gerçek olması zorunlu değildir. Dikkate edilmesi gereken nokta, açıklanacağı ya da isnat edileceği halde mağdurun şeref ve saygınlığına zarar vermeye haiz bir durumun söz konusu olmasıdır. Bu suçta zorlama teşkil eden hareketlerin gerçekleştirilmesiyle şantaj tamamlanır, ayrıca bir sonucun meydana gelmesi gerekli değildir.

Söz konusu eylemlerden yalnızca birinin gerçekleştirilmiş olması dahi suçun oluşması için yeterlidir.

3. Şantaj Suçu Unsurları?

Şantaj suçunda korunan hukuki değer, mağdurun iç huzuru ve hürriyetidir.

Bu suçun konusunu, kişinin sahip olduğu ve fail tarafından bir hakkı kullanıp kullanmamak, haksız yarar sağlamak veya yükümlülüğü yerine getirmemek suretiyle mağdurun özgür iradesinin sakatlanmasını ve serbestliğini yitirmesi oluşturmaktadır.

Şantaj suçunun, maddi ve manevi iki unsuru vardır. Bunlar;

Maddi unsuru, bir kişiyi kanun hükümlerine aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya veya haksız çıkar ve haksız menfaat sağlamaya zorlamaktır.

Söz konusu suçun manevi unsuru kasttır. Bu suçun taksirle veya olası kastla işlenebilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Failin kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlamak ya da haksız çıkar sağlamaya yönelik özel kastı bulunmalıdır.

Kanunen suç sayılan eylemi işleyen şahıs söz konusu suçun failidir. Kanunda özel bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeni ile suçun faili herkes olabilecektir. Ancak failin şantaj yapma iradesinin bulunabilmesi gerekmektedir. Suçun, kanunun birinci fıkrasında düzenlenmesi itibariyle failin bir hakka veya bir yükümlülüğe sahip olması gerekir.

Suçun mağduru, suç fiili neticecinde saldırıya maruz kalan kişidir Şantaj suçunun mağduru, özel bir düzenlemeye yer verilmemesi sebebi ile herkes olabilecektir.

4. Şantaj Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Şantaj suçunu işleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yani şantaj suçunu işleyen kişi hem hapis cezası ile hem de adli para cezasına çarptırılmaktadır.

b. Nitelikli Şantaj Halleri

Failin kamu görevlisi olması ve bununla elde ettiği hak ve yetkilerini zorlama aracı olarak kullanıp menfaat elde etmeye çalışması halinde, özel bir düzenleme içermesi sebebi ile oluşacak suç Türk Ceza Kanunu madde 250 hükmünde düzenlenmiş olan irtikap suçudur.

Bu suçun; silahla,birden fazla kişiyle,kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,imzasız mektupla veya özel işaretlerle, var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde fail daha fazla ceza alır.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Şantaj suçunun ceza hukuku bakımından daha az cezayı gerektiren bir hüküm yasa koyucu tarafından düzenlenmemiştir.

d.Özel Görünüş

Suçun özel görünüş şekilleri 3 şekilde var olmaktadır. Bunları sıralarsak;

Bu tür suçlarda hareketin bölünmesi zor olduğundan teşebbüs de kolay gerçekleşmemektedir.

Ancak hareketin parçalara bölünebildiği hallerde teşebbüs mümkündür. Fiilin teşebbüs aşamasında olup olmadığına kanaat getirebilmek amacıyla, failin söz konusu eylemin icrasına başlayıp başlamadığı hususunda nesnel bir ölçüt baz alınarak icraya başlaması ile hazırlık aşaması arasındaki ayrım yapılmalıdır.

 Çoğu suçta olduğu gibi şantaja iştirak; şantaja yardım etme veya azmettirme şeklindedir.

İçtimabakımından; Aynı şekilde, tek bir fiille aynı anda birden fazla kişiye karşı şantaj suçunun da işlenmesi mümkündür. Bu durumda da zincirleme suç hükümleri uygulanır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ile hükmedilecek ceza artırılır.

Eğer failin gerçekleştirdiği fiil, birçok suçu kapsamına alıyor ise gerçekleştirdiği suçlardan cezası en ağır olanından cezalandırılır. Örneğin tek bir fiille cinsel taciz suçunu işleyen bir fail aynı zamanda şantaj suçunu da işlemişse, daha ağır bir cezayı gerektiren suçtan cezalandırılması gerekecektir.

e. Şantaj Suçunda İndirim Halleri

Kanunda bu suça özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır.

5. Şantaj Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. Şantaj Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, işlenen suç karşılığı hükümlüden alınan paradır. Bu ceza, hapis cezası ile birlikte de verilebilinir. Şantaj suçu dolayısıyla fail hakkında hükmolunan hapis cezası, adli para cezasına çevrilebilir. Adli para cezası ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrilecektir.

b. Şantaj Suçunda Erteleme

Mahkeme tarafından belirlenen cezanın infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Şantaj nedeniyle hükmolunan hapis cezasının ertelenmesi mümkündür.

c. Şantaj Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Sanık hakkında hükmedilen cezanın belirli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması ve söz konusu denetim süresi içerisinde belirli koşullar yerine getirildiğinde verilen ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak biçimde ortadan kaldırılması davanın düşmesine sebep olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Şantaj suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında HAGB kararına çevrilmesi mümkündür

6. Şantaj Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. Şantaj Suçunda Soruşturma Aşaması

Şantaj suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde suçun soruşturması şikâyete bağlı tutulmamıştır. Suçun varlığını ihbar, şikâyet ve benzeri şekilde öğrenen savcılık tarafından soruşturma resen açılacaktır.

b. Şantaj Suçunda Kovuşturma Aşaması

Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmesi ve ilgili mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde kovuşturma aşamasına geçilir. Suçun kovuşturması şikâyete bağlı değildir.

7. Şantaj Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. Şantaj Suçunda Şikâyet Süresi

Takibi şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Suçun işlendiği savcılık tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma başlatılmalıdır. Şikâyet süresi yoktur.

b. Şantaj Suçunda Zamanaşımı

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıl olup suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçmeden mağdur, işlenen suçu savcılığa bildirilmelidir. Aksi takdirde, dava zamanaşımı süresine tabi olduğundan suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır.

c. Şantaj Suçunda Uzlaşma

Uzlaşma, suçlama altında bulunan şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Şantaj suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

d. Şantaj Suçunda Etkin Pişmanlık

Bu suçta etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.

e. Şantaj Suçunda Görevli Mahkeme

Şantaj suçu sebebiyle yapılan yargılamalarda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir.

8. Şantaj Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Koruma tedbirleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 4. kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme şeklindedir. Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir.

Bir kişinin gözaltına alınabilmesi için olay çerçevesinde somut delillerin varlığından söz edilebilinmesi gerekmektedir.  Gözaltı süresi genelde 24 saat AİHS uyarınca en fazla 4 gündür. OHAL durumunda ise bu süre 30 güne çıkmıştır. Şantaj suçunda, savcının gözaltı kararı ile failin gözaltına alınması mümkündür.

Tutuklamanın gerçekleşmesi için; kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır ve somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır. Kanunen, yalnızca adli para cezasına hükmolunan suçlar veya kişinin vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenilen suçlar haricen hükmedilen hapis cezasının üst sınırı iki seneden fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir.

Şantaj, CMK’nın 253. Maddesindeki katalog suçlardan sayılmamıştır. Bu sebeple doğrudan tutuklama kararı verilmez. Ancak somut nedenler, somut deliller ve güçlü suç şüphesi bulunması halinde tutuklama kararı verilebilir.

Tehdit Suçu ve Cezası

Tehdit Suçu ve Cezası TCK 106

1. Tehdit Suçu Tanımı?

Tehdit suçu genel olarak tipik, hukuka aykırı ve kusurlu harekettir.

Tehdit

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.  Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin; a) Silahla, b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit suçu TCK 106. Maddesinde ve Hürriyete Karşı Suçlar başlığında yer almaktadır. Bu suç, genel hatlarıyla mağdura, kendisinin veya bir yakınının zarara veya tehlikeye uğratılacağına, suç niteliğine haiz bir fiile maruz kalacaklarının bildirilmesidir.

Tehdit bir nevi gözdağı verme anlamına gelmektedir. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup ana çerçevede tehdide söz konusu olan ve suç teşkil eden fiilin, mağdura iletilmesidir.

2. Tehdit Suçu Şartları Nedir?

Tehdit suçu tehlike suçu niteliğindedir. Tehdidin içeriğinin gerçekleşip gerçekleşmemesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Tehdidin ciddi olması ve uyarıyı aşması gerekir. Bu ayrımı yaparken objektif değerlendirilmeler yapılmalıdır. Tehdit suçuna konu olan zarar, mağdura veya üçüncü bir kişiye uğratılmaya bahis olunabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır.Söz konusu kanun maddesinde yer aldığı üzere ‘yakını’ kelimesi, olayın durumuna göre değerlendirilecektir.

Fail tarafından mağdur suç teşkil eden bir zarar verileceğine ilişkin bildirimde bulunulmuş olunmalıdır. Söz konusu bildirim geleceğe yönelik olmalıdır. Gelecekte uğratılacağı yönünde bildiriminde bulunulmuş olan zarar gerçekleştirilebilir olmalıdır.

Fail tarafından ifade edilen sözler veya davranışlar, mağdur üzerinde ciddi boyutta bir korku yaratmada sonucu çıkarmaya yeterli değilse suçun oluştuğu söylenemez.

Yani tehdit edilen kişi üzerinde herhangi bir etkisi olamayacağından suç oluşmamış varsayılmaktadır.

Verileceğinden bahsedilen zararın yalnız fail tarafından bildirilmesi gerekmez. Bu zararı üçüncü bir kişinin vereceğinden bahsedilmesi de tehdit suçunu oluşturur.

Her bir olayda tehdit suçunun oluşup oluşmadığı olayın içerisindeki durumlarına göre değerlendirilmelidir.  Yani failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddi şekilde etki yaratacak uygunluk içerip içermediğinin somut olayda araştırılması gerekir.

3. Tehdit Suçu Unsurları?

Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun unsurunu oluşturmaktadır. Fakat tehdit suçunun kanuni tanımında, tehdit başlı başına suç olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple söz konusu suçun tamamlayıcı ve genel bir suç olduğu söylenebilinecektir.

Tehdit suçunda korunan hukuki değer, kişilerin huzuru, karar verme ve hareket özgürlüğüdür

Tehdit suçunun maddi ve manevi olarak iki ana unsuru vardır.

Bunlar;

Tehdit suçunun temel işleniş şekli mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahsedilmesiyle gerçekleşmesidir. Tehdit suçunda önemli olan gelecekte gerçekleşebilmesi mümkün olan haksız saldırının mağdura bildirilmesidir. Söz konusu suçta failin bahsettiği, verileceği öngörülen zararın mağduru inandırıcı nitelikte olmasını esas almıştır.

Kanunen suç sayılan eylemi işleyen şahıs söz konusu suçun failidir. Tehdit suçu özgü suçlardan değildir. Faile özgü bir düzenleme bulunmamaktadır. Tehdit suçunun faili her gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler bu suçun faili olamazlar. Çünkü cezaların şahsiliği ilkesine uymalıdır.

Suçun mağduru, suç eylemi ile saldırıya maruz kalan kişidir. Tehdit suçunun mağduru, failin kendisine veya bir yakınına zarar verme bahsinin yönelmesi nedeniyle, iradi davranışı kısıtlanmak durumunda kalan kişidir. Bu şekilde bakıldığında bu suçun mağduru herkes olabilir.

Söz konusu suçun manevi unsuru kasttır. Bu suç bilerek ve isteyerek işlenebilen bir suçtur. Tehdit suçunun olası kast ile işlenmesi de mümkündür Tehdidin muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.

 Failin şaka yapma maksadıyla tehdit içeren sözleri söylediği belirlenmişse tehdit suçunun oluştuğu söz edilemez. Söz konusu tehdidin suç niteliğine haiz olması için nesnel olarak korkuya neden olacak düzeyde olması yeterlidir. Kullanılan ifadeler ciddi nitelik taşımıyorsa tehdit suçu oluşmaz.

4. Tehdit Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

b. Nitelikli Tehdit Halleri

Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu suçun işlenmesi ile fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Daha az cezayı gerektiren özel bir durum bulunmamaktadır.

d.Özel Görünüş

Suçun özel görünüş şekilleri 3 şekilde var olmaktadır. Bunları sıralarsak;

Bu suçta teşebbüs mümkündür. Suçun tamamlanması için neticenin gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur. Yapılan tehdit eylemine mağdur inanmışsa tehdit eylemi gerçekleşmiştir. Örneğin tehdit içerikli bir mesaj mağdura gönderilmiş ancak elde olmayan nedenlerle mağdura ulaşmadığı taktirde suç teşebbüs aşamasında kalmıştır.

Suça iştirak şekillerinin tamamı tehdit suçunda gerçekleşmiş olabilir. Bu kapsamda tehdit suçunda faillik, azmettirme ve yardım etme filleri tehdit suçunda mümkündür.

İçtima bakımından fail tek bir eylem ile birden fazla kişiyi tehdit etmiş ise veya aynı mağduru aynı suç işleme kararı ile değişik zamanlarda tehdit etmiş ise zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. Keza tehdit suçunda diğer bir suçun unsuru  yağma suçu veya  konut dokunulmazlığını ihlal olarak düzenlendiği suçlar bakımından bileşik suç hükümleri uygulanır ve faile ayrıca tehdit suçundan ceza verilmez. Türk Ceza Kanunun 106/3. maddesine göre tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir. Hükmü gereğince gerçek içtima hükümleri uygulanır.

e. Tehdit Suçunda İndirim Halleri

Bu suçta özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır.

5. Tehdit Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. Tehdit Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, işlenen suç karşılığı hükümlüden alınan paradır. Bu ceza, hapis cezası ile birlikte de verilebilinir. Söz konusu suçtan dolayı mahkemece hükmedilen hapis cezası bazı koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebilinir.

b. Tehdit Suçunda Erteleme

Erteleme, ceza mahkemesince hükmedilen cezanın belirli şartların varlığı halinde cezaevinde infazının gerçekleştirilmemesidir. Bu suçtan ötürü hükmolunan hapis cezası ertelenebilinecektir.

c. Tehdit Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Sanık hakkında hükmedilen kararın hukuki sonuç doğurmamış olması veya belirli bir denetim süresi neticesinde iyi halli olduğuna kanaat getirilen sanığın hakkındaki davanın düşmesi sonucuyla oluşan muhakeme kurumuna hükmün açıklanmasının geri bırakılması denir.

HAGB, tehdit suçu açısından da uygulanabilir. Doğrudan oluşan bir maddi zarar olmadığı için HAGB kararı verebilmek için zararın giderilmesi koşulu aranmaz.

6. Tehdit Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. Tehdit Suçu Soruşturma Aşaması

Tehdit suçunun bir başkasının kendisinin veya yakının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eylemi gerçekleştiğinde suç şikâyete tabi değildir. Soruşturma resen yapılır. Söz konusu durumda suçtan zarar görenin veya katılan kişinin şikâyetten vazgeçme talebi olsa sahi kamu davası düşmeyecektir. Ancak malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından vs. kötülük edeceğinden bahisle tehdit eylemi gerçekleşmiş ise soruşturma şikâyete tabidir. Mahkeme ise şikâyetten vazgeçme halinde düşme kararı verecektir.

b. Tehdit Suçu Kovuşturma Aşaması

Tehdit suçunda TCK 106/1 maddesinde yer alan fiillerde mahkeme tarafından resen kovuşturmaya devam edilir. Nitelikli hallerinin yer aldığı TCK 106/2 maddesindeki durumlarda işlenmesi halinde mahkeme tarafından resen kovuşturmaya devam edilir.

7. Tehdit Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. Tehdit Suçu Şikâyet Süresi

Söz konusu suç şikâyete tabi olup bu süre 6 aydır. İlgili süre, mağdurun suç eylemini ve faili öğrenmesi itibari ile başlar. Tehdit suçu, basit ve tüm nitelikli halleri ile takibi şikâyete tabi suçlardan sayılmamıştır.

b. Tehdit Suçu Zamanaşımı

Tehdit suçunun basit şeklinde veya nitelikli şeklinde de takibi şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Bu nedenle 8 yıllık zamanaşımına tabidir ve bu sürede şikâyet hakkı kullanılabilir.

c. Tehdit Suçunda Uzlaşma

CMK 253’üncü maddesi gereğince soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı veya bağlı olmayan suçlar için şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur. Tehdit suçunun106/1 fıkrasının 2. cümlesinde sayılan malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından vs. kötülük edeceğinden bahisle tehdit eylemi”şikâyete bağlı olması nedeniyle uzlaşmaya tabidir. Aynı zamanda tehdit suçunun 106/1 fıkrasının 1. cümlesi CMK 253. Maddede sayılması sebebiyle takibi şikâyete bağlı olmasa bile uzlaşma yapınabilinecek kategoride yer almaktadır.

d. Tehdit Suçunda Etkin Pişmanlık

Bu suçta etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.

e. Tehdit Suçunda Görevli Mahkeme

Tehdit suçunda suçun cezasının alt ve üst sınırı göz önüne alındığında Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile BAM Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 12 ve 14 maddesi gereğince görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

8. Tehdit Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Koruma tedbirleri CMK’nın dördüncü kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme şeklindedir. Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir

Bir kişinin gözaltına alınabilmesi için olay çerçevesinde somut delillerin varlığından söz edilebilinmesi gerekmektedir. Gözaltı süresi genelde 24 saat AİHS uyarınca en fazla 4 gündür. OHAL durumunda bu süre 30 güne çıkmıştır. Tehdit suçu CMK’nın 91. maddesinde yer alan katalog suçlardan olmadığından tehdit suçunda fail gözaltına alınamayacaktır.

Tutuklamanın gerçekleşmesi için; kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır ve somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır. Kanunen, yalnızca adli para cezasına hükmolunan suçlar veya kişinin vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenilen suçlar haricen hükmedilen hapis cezasının üst sınırı iki seneden fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir. Bu nedenle, tehdit suçunun nitelikli hallerinin gerçekleşmesi halinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak temel hal için verilemez. Tehdit suçundan dolayı hakkında adli işlem başlatılan kişilerin süreci bir ceza avukatı ile takip etmesi önemlidir.

Göçmen Kaçakçılığı Suçu

Göçmen Kaçakçılığı Suçu

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçu Tanımı?     

Göçmen Kaçakçılığı Suçu genel kabul olarak tipik, hukuka aykırı ve kusurlu harekettir. Suçun tipik olması demek kanunda yazıldığı şekilde hareketin gerçekleşmiş olması demektir.

Göçmen kaçakçılığı suçu kanunda doğrudan veya dolaylı yoldan maddi bir menfaat elde etmek amacıyla yabancının -TCK m.7 “Yer Bakımından Uygulama” kenar başlığı da dikkate alınarak- hukuka aykırı biçimde ülkeye sokulmasına veya ülkede bulunması için imkân sağlanılmasına, bir insanın yurt dışına çıkması için imkân sağlanılmasına uygun hareketlerin gerçekleştirilmesidir. Bahsini ettiğimiz hususlar suçun tipik olması için gereken hususların genel hatlarıdır.

Göçmen kaçakçılığı suçu kanunun sistematiği bakımından uluslararası suçlar kısmında düzenlenmiştir. Suçun hangi kısımda düzenlendiği, suçu incelerken korunan hukuki değerin tespiti bakımından önem arz etmektedir.

Korunan hukuki değer bu suç için devletlerin güvenliği olsa da göçmen kaçakçılığına konu olan insanın onur, haysiyet ve insanî haklarının bir diğer hukukî değer olduğu göz ardı edilemez.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçu Şartları Nedir?

Göçmen kaçakçılığı için genel suç şartları dışında özel bir şart bulunmamaktadır.

Suçun tipik, hukuka aykırı ve kusurlu olması gerektiğinden yukarıda bahsettik. Tipik olması için failin yaptığı hareketin kanundaki suç tanımı ile örtüşmesi gerekmektedir. Tipiklik, maddi ve manevi unsurları barındırır. Göçmen kaçakçılığı suçunda failin hareketi hukuka aykırı ve maddi menfaat gayesiyle insanı, ülkeye sokma, imkân sağlama, ülkeden çıkarma gibi hareketleri gerçekleştirmiş veya iştirak veya şeriklik etmesi gerekmektedir.

Failin imkân sağlaması bakımından anlaşılması gereken göçmeni barındırması, yiyecek-içecek ve sosyal ihtiyaçlarını gidermesidir.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçu Unsurları?

Göçmen kaçakçılığı suçunda fail doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek amacıyla, yasal olmayan yollardan ülkeye yabancı bir insanı sokmak veya onun ülkede bulundurulmasına imkân sağlamak, bir kimsenin yurtdışına çıkmasına imkân sağlama hareketlerinden en az birini gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu durum tipikliğin maddi unsurunun hareket unsurunu oluşturur. Failin kim olduğu bakımından özel durum yoktur. Herkes fail olabilir. Mağdur bakımından da bu suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir.

Failin bu hareketi sonucunda göçmen, hareketle bağdaşır duruma göre ülkeye girmeli veya ülkede bulunmalı veya ülkeden gitmiş olmalıdır. Bu durum tipikliğin maddi unsurunun netice unsurunu oluşturur.

Failin hareketi ile oluşan netice arasında bir nedensellik bağının bulunması, yani neticeye failin hareketinin neden olması gerekmektedir. Nedensellik bağının tespiti için ise çeşitli teoriler vardır. Yargı kararlarında birden fazla teorinin kullanıldığını söylemek mümkündür. Daha çok koşul ve uygun illiyet teorilerinin kullanıldığını söylemekte fayda bulunmaktadır.

Failin hareketi ile neticenin oluşması bilerek ve isteyerek olmalıdır. Yani bu suç yalnızca kasten işlenebilir. Bu durum tipikliğin manevi unsurunu oluşturmaktadır.

Failin hareketini hukuka uygun hale getiren bir durumun bulunmaması gerekmektedir. Bu suç kapsamında hukuka uygunluk nedenlerinden göçmenin rızası tartışılabilir. Ancak göçmenin rızası da olsa failin hareketi hukuka uygun hale gelmeyecektir. Dolayısıyla hukuk uygunluk nedeni bu suç için bulunmamaktadır.

Failin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır veya dilsiz oluşu veya geçici bir nedenle ya da irade dışı alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle suçu işlemiş olması halinde, verilecek olan cezada indirime gidilmesine veya hiç ceza verilmemesine karar verilebilir. Bu durum failin kusurlu olup olmadığı incelemesidir.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Cezası Nedir?

a. Suçun Temel Hali

Suçun temel hali 79. maddenin ilk fıkrasında düzenlendiği gibidir.

Madde 79- (1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan; a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan, b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan, Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu durumda yalnızca bir yabancıyı hukuka aykırı olarak maddi menfaat sağlamak üzere ülkeye sokan, yabancının ülkede imkân sağlamasını sağlayan kişinin işlediği suç ile bir kimseyi hukuka aykırı olarak maddi menfaat sağlamak gayesiyle yurtdışına çıkaran kişinin işlediği suç temel haldir.

Buradaki kritik nokta yalnızca eylemlerin gerçekleşmiş olmasıdır.

Temel halden dolayı suçun oluşması durumunda fail hem hapis cezası hem de adli para cezası ile cezalandırılır.

b. Nitelikli TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Halleri

Suçun, mağdurların; a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması, b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi, hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır. Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.

Suçun işlenişinde mağdur onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılır, mağdurun hayatında bir tehlike oluşur veya suç birden fazla kişi tarafından işlenirse suç için öngörülen ceza temel hale nazaran daha fazla olacaktır.

c. Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Göçmen kaçakçılığı suçunun ceza hukuku bakımından insan onuru ve devlet güvenliği bakımından ağırlığı gözetilecek olacak ki, daha az cezayı gerektiren bir hüküm yasa koyucu tarafından düzenlenmemiştir.

d. Özel Görünüş

Göçmen kaçakçılığı suçunda özel görünüş sebeplerinden teşebbüs, iştirak, içtimadan söz edilebilir.

Göçmen kaçakçılığı suçu tehlike suçudur. Tehlike suçu varlığı halinde teşebbüsten söz edilemez önermesi yanlış olacaktır. Bu suç teşebbüse elverişli bir suçtur. Ancak bu suç teşebbüs aşamasında kaldığında teşebbüs hükümlerine göre değil, suçun tamamlanmış halindeki hükümlere göre cezalandırma gündeme gelecektir.

Suçun iştirak (TCK m.37 vd.) biçiminde işlenmesi halinde nitelikli halden söz edilecektir, bu suçta iştirakin her hali mümkündür.

İçtima (TCK m.42 vd.) hükümlerine göre, suçun bir suçun değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla keza işlenilmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanır. Buna göre ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır. Mağdur toplumu oluşturan herkes olduğu için bu suçun işlenişinde her defasında aynı kişiye karşı suç işlenilmektedir. Dolayısı ile zincirleme suç hükümlerinin bu suça uygulanması mümkündür.

Fikri içtima (TCK m.44) failin işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesidir. Bu durumda fail bu suçlardan en ağır olanı ile cezalandırılır. Göçmen kaçakçılığı suçu ile gündeme gelebilecek suçlar göçmenlerin dolandırılması ile dolandırıcılık suçu, suçun işlenişi sırasında rüşvet suçuna ilişkin eylemlerinin yapılmasında da rüşvet suçu gündeme gelebilecektir.

e. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda İndirim Halleri

Bu suçta özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır. Genel hükümlere göre indirim tartışmasının yapılması mümkündür.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

a. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Hapis cezası ve adli para cezasının birlikte cezaya bağlandığı suçlarda hapis cezası gerekli koşulları sağlıyor ise hâkim hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verebilir.

Göçmen kaçakçılığı suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Kasten işlenen suçlarda 1 yıl ve daha az süreli cezaya hükmedilmesi durumunda kısa süreli hapis cezası gündeme gelecektir. Hâkim suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına (TCK m.52) çevirebilir.

b. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Erteleme

İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. İki yıllık süre, suçu işlediği tarih dikkate alınmak üzere, 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmemiş kişiler bakımından üç yıl olarak uygulanır.

Erteleme (TCK m.51) için mahkemede suçlunun yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Aynı zamanda suçlu daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmalıdır.

Suçlu işlemiş olduğu suç neticesinde meydana gelen, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iadesini, suçtan önceki hale getirmeyi veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesini sağlamak zorundadır.

Erteleme kararı verilen suçlu hakkındaki cezanın altında olmamak üzere 1 yıldan 3 yıla kadar denetim süresi belirlenir. Denetim süresi içerisinde suçluya rehberlik edecek uzman kişi görevlendirebilir. Ayrıca suçluya toplumsal fayda temelli eğitim, çalışma gibi yükümlülükler de yüklenir.

Denetim süresi içerisinde suçlu yükümlülüklerine uygun veya iyi halli olarak geçirdiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

Göçmen kaçakçılığı suçuna verilen ceza eğer iki yıl veya daha az süreli ise ve diğer erteleme koşulları da sağlanmışsa, mahkeme tarafından cezanın ertelenmesine karar verilebilir.

c. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Genel olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) (CMK m.231), suçlu bulunan sanığın 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasının diğer koşullar sağlanıyorsa açıklanmamasını ifade etmektedir.

HAGB kararı verilebilmesi için,

  1. Sanığın almış olduğu cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası ya da adli para cezasının olması,
  2. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm olmaması,
  3. Mahkemece sanığın kişilik özellikleriyle duruşmadaki tutum, hal ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
  4. Suçun işlenmesiyle kamunun veya mağdurun zararının giderilmesi veya aynen iadesi ya da suçtan önceki hale getirilmesi gerekmektedir. Adli para cezası için de koşullar oluşursa HAGB kararı verilebilir.

Koşullar oluştuğu taktirde HAGB kararı verilebilmesi için sanığın rızası gerekmektedir.

HAGB kararı verilmesi halinde verilen cezaya ilişkin erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme kurumları işletilemez.

HAGB kararının verildiği taktirde sanık, beş yıl denetim süresine tâbi tutulur. Aynı zamanda sanığa, bir yılı aşmamak üzere denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre sanığın eğitim almasına, bir konu hakkında yasaklanmasına, ücret karşılığı bir yerde çalıştırılmasına veyahut mahkemenin taktir edeceği başka yükümlülüklere hükmedilebilir.

Sanık eğer denetim süresi içerisinde kasten bir suç işlemez ve denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirirse, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kalkar ve davanın düşmesine karar verilir. Aksi bir durumda ise mahkeme hükmü açıklar ve hükme göre süreç devam eder.

Göçmen kaçakçılığı suçu üzerine sanığa verilecek ceza neticesinde, hâkim kendiliğinden HAGB incelemesi yapacaktır. Eğer koşullar uyuyorsa bu durumu sanığa iletecektir. Sanığın rıza vermesi ve koşulların oluşması durumunda HAGB kararı verilecektir.

Göçmen kaçakçılığı suçunun temel hali alt sınırı HAGB koşulları ile örtüşmemektedir. Ancak cezanın eğer varsa indirimlerle birlikte hesaplanması neticesinde 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmedilirse HAGB gündeme gelmesi mümkündür.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

a. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Soruşturma Aşaması

Göçmen kaçakçılığı suçunun soruşturulması için şikâyete gerek yoktur. Suç duyurusunda bulunulması, adli makamların suçtan haberdar olması yeterlidir. Soruşturmaya ise dava zamanaşımı süresi içerisinde başlanabilmektedir.

b. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Kovuşturma Aşaması

Kovuşturma aşamasında delillerin toplanması, duruşmaların yapılması ve tabii yargılamanın yürütülmesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre tatbik olunur.

Kovuşturma sonunda mahkeme, sanık hakkında, mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığına dair karar, güvenlik tedbirine hükmedilmesine ilişkin karar, davanın reddine dair karar, davanın düşmesine dair kararlarından birine hükmeder.

Göçmen kaçakçılığı suçunun kovuşturulması yukarıdaki düzenlemelere göre tatbik edilir. Kovuşturmaya ilişkin göçmen kaçakçılığı suçu bakımından özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Şikâyet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

a. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Şikâyet Süresi

Soruşturması ve kovuşturması şikâyete tabi suçlarda ilgili kişinin altı ay içerisinde adli makamlara şikâyette bulunması gerekmektedir. Bu süre dava zamanaşımı süresini aşmamak üzere fiilin öğrenildiği tarihten itibaren başlar.

Göçmen kaçakçılığı suçu şikâyete tabi bir suç değildir. Soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyete gerek yoktur.  

b. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Zamanaşımı

Ceza hukukunda zamanaşımı ceza ve dava zamanaşımı şeklindedir.

Kanunda aksine düzenleme olmadığı taktirde kamu davası, beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az cezayı gerektiren suçlarda on beş yıl geçmesiyle düşer. (Dava Zamanaşımı) (TCK m.66 vd.)

Sanık eğer fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış ise dava zamanaşımı sürelerinin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.

Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun on sekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.

Ceza zamanaşımı ise belirli bir süre infaz edilmemiş cezaların infazının, zamanaşımı nedeniyle gerçekleşmeyeceğidir. Suçlara göre ceza zamanaşımı süreleri farklılık gösterir. Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl geçmesiyle o ceza infaz olunmaz. (TCK m.68 vd.)

Ceza zamanaşımı süresi hükmün kesinleştiği tarihten veya infazın kesintiye uğradığı tarihten itibaren başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak hesaplanır.

Göçmen kaçakçılığı suçunun temel halinde cezanın üst sınırı sekiz yıldır. Dolayısıyla dava zamanaşımı süresi sekiz yıla göre hesap edilecektir. Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az cezayı gerektiren suçlarda on beş yıl geçmeyle dava zamanaşımına uğrar. Eğer dava var ise sürenin geçmesiyle dava düşer. Eğer dava yok ise zaten kovuşturma veya soruşturma yapılamaz.

c. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Uzlaşma

Mağdur ile şüpheli, bir uzlaştırmacı ile anlaşmaya varabilir. Buna uzlaşma (CMK m.253 vd) denilmektedir. Bu kurum özel hukuktaki arabuluculukla karıştırılmamalıdır.

Uzlaşma kurumu 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesinde düzenlenmiştir. Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Aynı zamanda kovuşturma aşamasında uzlaştırmaya ilişkin şartlar tespit edilirse mahkeme, dosyayı uzlaştırma bürosuna gönderir. Uzlaştırma bürosu tarafından bir uzlaştırmacı görevlendirilir. Uzlaştırmacı, şüpheli veya mağdur veya suçtan zarar gören kişiye uzlaşmanın anlam ve mahiyetlerini de anlatarak uzlaşma teklifinde bulunur. Üç gün içerisinde kararlarını bildirmedikleri taktirde teklif reddedilmiş sayılır.

Uzlaşanın kabul edilmesi halinde, eğer birden fazla mağdur veya suçtan zarar gören kişi varsa her birinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.

253. maddenin ilk fıkrasında hangi suçların uzlaştırma kapsamında olduğu düzenlenmiştir. Göçmen kaçakçılığı suçu uzlaştırmanın mümkün olduğu suçlardan değildir.

d. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık halinde sanığa verilecek cezada indirim yapılır. Bu indirim oranı pişman olunan zamana, zararın giderilmesindeki duruma, suçun niteliğine göre değişkenlik gösterir.

Etkin pişmanlık hükümleri yalnızca kanunda yazılı suçlar için uygulanır. Örneğin yağma (TCK m.148, 168), dolandırıcılık (TCK m.157,168), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK m. 188,192), zimmet (TCK m.247,248) suçlarında etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.

Yasa koyucu göçmen kaçakçılığı suçu için etkin pişmanlık kurumuna dair bir düzenleme yapmamıştır. Haliyle bu suç için etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacaktır.

e. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Görevli Mahkeme

Göçmen kaçakçılığı suçunun kovuşturulması bakımından görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir.

8. TCK m.79 Göçmen Kaçakçılığı Suçu Koruma Tedbirleri, Tutukluluk ve Gözaltı

Koruma tedbirleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dördüncü kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama (CMK m.90), gözaltı (CMK m.91 vd.) , tutuklama (CMK m.100 vd.), adli kontrol (CMK m.109 vd.), arama ve el koyma (CMK m.116 vd.), iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (m.135 vd.), gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme (CMK m. 139) şeklindedir.

Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir. Adli makamlar koruma tedbirine ilişkin karar verecekken ölçülü olmak zorundadır. Aksi halde karar verenlere karşı Ceza Muhakemesi Kanunu m.141 vd. hükümlerine göre tazminat talebinde bulunulabileceği gibi, mesleki sorumluluk da gündeme gelebilir.

Göçme kaçakçılığı suçuna ilişkin genel olarak koruma tedbirleri uygulanabileceği gibi aynı zamanda göçmen kaçakçılığı hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir.

En iyi Avukat

İyi Avukat Olmak Ve Türkiye’de Avukatlık Üzerine Dört Soru Cevap

Amerikalı Avukat Samuel G. Kling, Handy Legal Adviser adlı eserinde iyi avukat nedir tanımını yaparken şöyle demiş:

“İyi avukat dürüsttür. O müvekkillerine kazanılabilir bir davaları olup olmadığını tereddütsüz bir dille söyler. Eğer davanın sonucu hakkında bazı şüphe ve tereddütler varsa bunları zikretmekten çekinmez. Bir hukuk davasının, niteliği gereği çeşitli olasılıklar taşıyabileceğini bilgi için, hiçbir uyuşmazlıkta sonuçları asla garanti etmez.”

En İyi avukat teori ve uygulama arasındaki farklılıkları bildikleri doğrultusunda müvekkiline aktarmalıdır. Mevzuat anlamında sürekli değişikliklerin olduğu ve hukuk uygulamalarının sürekli değiştiği hesaba katıldığında; avukatın mesleki kıdeminin fazla olması diğer genç meslektaşlarından daha etkin ve uzman bir avukatlık sergileyeceği anlamına gelmemektedir. Bu anlamda müvekkil adaylarının çalışacağı avukatla ilgili tercihlerini yapacakları aşamada özellikle dikkat etmeleri gereken husus muhatap oldukları avukatın ilgili uyuşmazlık konusunda daha önceden bir pratiğinin olup olmadığıdır. Ülkemizdeki yasal düzenlemeler uyarınca herhangi bir avukatın işçi avukatı, boşanma avukatı gibi uzmanlık alanı belirtmesi ve bunu resmi unvan olarak kullanması mümkün değildir ancak avukatların da zamanla takip ettikleri dosyalarla ve kendilerini belli alanlarda geliştirmeleri neticesinde hukukun belli alanlarında diğer alanlarına nazaran daha çok ihtisas sahibi yani uzman olacakları aşikardır.

İyi avukatın en önemli özelliği ne olmalıdır?

Dürüstlük, meslek etiği ve kişinin genel ahlakı, okullarda verilecek teorik bilgiden çok yaşamda pratik yapılarak öğretilirse başarılı olur. Toplumun tamamı baştan aşağıya bu ilkeleri kabul eder ve tüm eylemlerini buna uygun yapar ise topluma dürüstlük yerleşir. Onurlu bir avukatın da müvekkilin işini alabilmek amacıyla da olsa veya davayı kazanmak amacıyla da olsa asla yalana başvurmayacağından emin olunması gerekmektedir. Müvekkillerin de buna paralel olarak kendisine vekil tayin ettiği avukatı gerçeği çarpıtmaya, yalan söylemeye zorlamaması gerekmektedir.

Ücreti yüksek olan avukat en iyi avukat mıdır?

Özellikle son yedi yılda mevcut avukat sayısında yüzde elli beşlik bir artış gerçekleşmiştir. İşbu durum sektörde bir “avukat enflasyonu” yarattığından dolayı da herhangi bir başka bir istatistik hesabı yapmadan bir avukatın elde edebileceği yıllık gelirin de ciddi anlamda düştüğünün tespitini yapabiliriz.  Burada sadece yeni meslektaşların değil avukatlarının genelinin gerek geçim kaygısı ve gerekse piyasada tutunmak ve iş almak maksadıyla asgari ücret tarifesinin altında iş aldığı ve bu durumun meslekin zaten düşen gelir ortalamasını daha da aşağıya çektiği bilinmektedir.

Avukatın Müvekkil ve İş sayısının görece fazla veya az olması daha iyi avukat olduğu anlamına gelir mi?

Bu soruya verilecek net cevap, avukatın müvekkil ve dosya sayısının hiçbir surette iyi avukat olup olmadığı noktasında kriter olarak esas alınmayacağıdır. Bu durum tamamen ilgili avukatın tercihi ile alakalıdır. Bazı avukatlar, uygun fiyata çok fazla iş yapacağına; az sayıda daha kaliteli ve daha karlı işler yapmayı tercih etmektedirler. Bu şekilde çalışan avukatlar, nispeten daha nitelikli ve daha karmaşık hukuki konularda kendilerini geliştirmekte ve bu alanda uzman olmaya çalışmaktadır.  Buna karşın bazı avukatlar da hukukun birçok alanında iş almayı tercih etmektedir. Bu tarz avukatların nispeten daha fazla mesaisi ve çalışan sayısı olmaktadır.  Şahsi kanaatim ise, bu meydana gelen fazla mesai sebebiyle işi fazla olan avukat hukuk pratiğine daha çok hâkim olmaktadır.

İyi Avukat Nasıl Olunur?

Müvekkilinin hukuki sorununu çözen ve onu doğru yönlendiren avukat her zaman için en iyi avukat olarak değerlendirilecektir. Her davanın kazanılması, her ceza dosyasından beraat alınması mümkün değildir. Ancak iyi avukat müvekkilinin içerisine gireceği hukuki süreçte müvekkilini her konuda bilgilendirir ve aydınlatırsa davayı kaybetse dahi müvekkilini yanıltmamış olacaktır. Bir davanın kazanılması çok genel bir ifadedir. Söz gelimi, bir kişinin hak ettiği cezadan fazla cezayı alması da adaletsizliktir. Bir suçun nitelikli halini gerektiren bir suçtan yargılanan bir müvekkilin suçun basit halinden ceza alması durumunda da kısmi de olsa bir kazanım vardır. Bir tazminat dosyasında talep edilen tutarın çok altında bir tazminatın verilmesi ve kalan kısmın reddedilmesi durumunda da müvekkilin cebinden nispeten az bir ödeme çıkacağından avukatın başarısı söz konusudur.

Avukat, vatandaşın hak arama mücadelesinin sembolü ve en kuvvetli enstrümanıdır. Tüm bu anlatımlarımızdan hem avukatlara hem de müvekkil adaylarına naçizane verilecek tek öneri şu olacaktır. Avukatların maddi, manevi hangi gerekçe ile olursa olsun mesleğe sahip çıkmaları gerekmektedir. Buna bağlı olarak da müvekkillerin de avukatlık mesleğine karşı saygı beslemesi gerekmektedir. Aksi taktirde meslek, hak savunuculuğundan ziyade iş kovalama ve ayağa hizmet götürme mücadelesinin temsilcisi olan avukatlığa doğru yuvarlanan bir meslek haline gelecektir.

Taşınmaz Üzerine Konulan Şerhler ve Türleri

Aile Konutu Şerhi

Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası olmadan aile konutunu devredemez, aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Eğer eşin rızası varsa, eşin tasarruf yetkisi tamdır ve bu işlemleri yapabilir. Eşin rızası olmadan konuta ilişkin sınırlamalar yapılması halinde eğer bir tescil neticede bulunuyorsa, bu tescil yolsuz tescildir.

Eş aile konutu olan taşınmazın maliki olmasa da bu taşınmazın aile konutu olduğuna dair tapu kütüğüne şerh verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir. Tapu memuru kendiliğin aile konutu şerhi koyamaz. Şerh yapılmış olsun veya olmasın eğer aile konutu devredilmişse veya sınırlandırılmışsa bunlar geçersizdir. Çünkü eşlerin birlikte yaşadıkları ev bakımından fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır.

Aile konutu şerhi ile konusu yolsuz tescile dayalı tasarruflar önemlidir. Bu durumda iyi niyetli de olsa aile konutu şerhinin bulunması halinde aile konutuna dair yapılan tapudaki tescil yolsuz tescildir.

Satılamaz/Devredilemez Şerhi

Mevcut bir durumda meydana gelebilecek olay nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak, tamamen imkânsız hâle gelecek veya oluşacak bir gecikmenin sakıncaya ya da ciddi bir zarara meydan vereceği endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

Tapu kütüğüne kayıtlı şeylerin ihtiyati tedbir kararının konusunu oluşturması halinde, ihtiyati tedbir kararı ile tapu kütüğünde söz konusu şeye satılamaz şerhi koydurulabilir. Şerh sayesinde bundan menfaati olan kişinin hakkı korunmuş olacaktır.

Satılamaz şerhi için ihtiyati tedbir kararı yerine, tapu memurunun önünde üst sınır ipotek sözleşmesi yapılıp bunun tescili ile de satılamaz şerhinden menfaat elde edecek kişi bakımından hakkın korunmasında etkin bir yöntem tercih edilebilir.

Sükna Oturma Hakkı (TMK m. 823-825)

Belirli bir kişiye bir binadan veya binanın belirli bir yerinden oturma hakkı tesis edilebilir. Oturma hakkı bir aynı haktır. Bu hak ancak belirli bir kişi lehine kurulabilir, taşınmaz lehine kurulamaz.

Oturma hakkının geçerli bir hukuki sebeple birlikte tapu kütüğünün irtifak hakları sütununa tescil edilmesi gerekmektedir. Geçerli hukuki sebep resmi şekilde yapılmış oturma hakkı sözleşmesidir. Sözleşmede eğer oturma hakkı ücret karşılığında ise ücretin bedeli, oturma hakkı lehine kurulmuş olan kişinin ailesinin konutta yaşayıp yaşamayacaklarına ilişkin bir özellik varsa bu durum, masraflara kimin katlanacağı, süre varsa buna ilişkin bilgi gibi hususlar yer almalıdır.

Oturma hakkı devredilmez, mirasçılara geçmez. Bu hak konutun yok veya harap olması, hak sahibinin ölümü, süre varsa sürenin bitimi, kamulaştırma, isteğe bağlı terkin nedeniyle sona erer.

Üst Hakkı (TMK M. 726, M. 826-836)

Üst hakkı, arazi malikinin arazisinin altında veya üstünde bir yapı yapılmasına veya mevcut bir yapıyı muhafaza edilmesine olanak sağlamasının ayni nitelikte bir halidir. Üst hakkı sınırlı bir ayni haktır.

Üst hakkı tapuya şerh verilebilir. Ancak söz konusu üst hakkı bağımsız ve sürekli bir karaktere sahip ise taşınmaz olarak tapuya tescil edilebilir. 30 yıl ve daha uzun süreli üst hakkı sürekli nitelikte sayılır. Bağımsız olarak en çok 100 yıllık üst hakkı kararlaştırılabilir. Sürelerin uzatılmasına ilişkin hükümler saklıdır.

Üst hakkının kurulabilmesi için noterce resmi senet düzenlenmelidir. Sürekli ve bağımsız nitelikte de olsa üst hakkının taşınmaz gibi tescil edilme zorunluluğu bulunmamaktadır.  

Taşınmaz üzerinde üst hakkı kurulabilmesi için resmi sözleşmenin yapılması ve bu sözleşmeye dayanarak tescil gerçekleştirilmelidir. Tescil talebinde bulunulabilmesi için üst hakkı kurulacak taşınmaz malikinin talebi yeterlidir.  Tescil ile üst hakkına aynilik etkisi kazandırılmaktadır.

İntifa Hakkı (TMK M. 794-822)

İntifa hakkı kişiye taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayan ayni bir irtifak hakkıdır. Yalnızca kişi lehine kurulabilir.

Taşınırlarda teslim, alacaklarda temlik, taşınmazlarda ise tescille kurulabilir. Tescil tapu kütüğünde irtifaklar sütununa yapılır. Bu işlem tapu memuru tarafından yapılır. Bu hakkın tescili için gerekli olan geçerli hukuki sebep de intifa veya miras sözleşmesi, vasiyetnamedir. Tescil ile intifa hakkı ayni hak niteliği kazanır ve artık herkese karşı ileri sürülebilen bir hak haline gelir.

Ticaret hukuku kuralları saklı kalmak üzere, malvarlığının tümü üzerinde tek bir işlemle intifa hakkı kurulamaz. Tek tek işlemin yapılması gerekmektedir.

İntifa hakkı devredilemez, fiilen kullanım hakkı tanınabilir. Bir taşınmaz üzerinde kişi lehine intifa hakkı tesis edilmişse bu taşınmazın bir başkasına satışı mümkündür. Ancak bu durumda intifa hakkı sahibinin şeyden yararlanma bakımından hukuken bir değişikliği olmayacaktır. Yeni malik intifa hakkı sahibinin tam yararlanma yetkisine katlanmak zorundadır.

Trafik İdari Para Cezası

İdari para cezaları genel olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiş olup, trafik idari para cezaları ise daha çok 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda düzenlenmiştir. Trafik cezasının sonuç doğurabilmesi için kişiye cezanın tebliğ edilmesi gerekmektedir. Aksi halde cezanın verildiği takvim yılının sonu ile tebliğ edilmediyse ceza söz konusu olmayacaktır.

Trafik cezaları, kişilerin trafik güvenliği için düzenlenmiş kurallara uymamaları üzerine yaptırım olarak düzenlenen hususlardır. Bazı hallerde bahsini edeceğimiz trafik cezaları hukuka uygun şekilde verilmemiş olabilir. Bu nedenden ötürü uzman ceza avukatından hukukî yardım alarak sürecin yönetilmesiyle, haksız trafik cezasının kaldırılması gerekebilir.

Tescil plakasına işlem yapılacaksa cezanın neden verildiği, yer ve zaman, plakaya ceza yazıldığı gibi hususlar belirsizliklere yer vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Bu tutanak yedi iş günü içerisinde tescil plakasına kayıtlı olan kişiye tebliğ edilir. Tebligatta tutanağa itiraz merciin gösterilmesi gerekmektedir.

Radar Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?

Radar nedeniyle trafik cezası verilmesi yasada hız kurallarına uyulmaması nedeniyle verilen cezalardandır. Hız ölçen cihazlarla sürücünün hızı tespit edilir. Eğer hız sınırı aşılmışsa, sınırı aşan oranla orantılı idari para cezası düzenlenir.

Eğer radarın varlığına dair uyarı levhası bulunmuyorsa ve bu duruma rağmen sürücüye hiç beklenmek yerde, tuzağa düşürme amacıyla verilen cezalar ceza alanın müracaatı ile mahkemece iptal edilebilir. Bu durumda İstanbul ceza avukatından hukukî yardım alınmasında fayda vardır.

Radarın varlığına dair birtakım cihazlar kullanmak, ithal etmek, imal etmek yasaktır.

Radar cezası verilebilmesi için radar cihaz sistemi üzerinden hesaplama yapılır. Bu durumda plakaya ceza yazılır. Plakaya yazılan cezalar plaka sahibine tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren 10 iş günü içinde yerleşim yerindeki sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir.

Hız Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?

Trafik güvenliğinin sağlanabilmesi amacıyla karayollarında hız sınırları bulunmaktadır.

Otomobiller en çok şehirlerarası çift yönlü karayollarında 90 km/s, bölünmüş yollarda 110 km/s, otoyollarda 120 km/s hız yapabilirler. İçişleri Bakanlığı yol standartlarını dikkate alarak yukarıda belirtilen hız sınırlarını otomobiller için 20 km/s artırmaya yetkilidir.

Hız ölçen teknik cihaz veya çeşitli teknik usullerle yapılan tespit sonucu belirlenen hız sınırlarını;

a) Yüzdeondan yüzde otuza (otuz dâhil) kadar aşan sürücülere 235 Türk lirası,

b) Yüzdeotuzdan yüzde elliye (elli dâhil) kadar aşan sürücülere 488 Türk lirası,

c) Yüzdeelliden fazla aşan sürücülere 1.002 Türk lirası idari para cezası verilir. Bu miktarlar her yıl güncellenmektedir.

Trafik para cezasına tebliğden itibaren 15 gün içerisinde itiraz edilebilir. Bu süre yüze karşı kesilen cezalar için yüze karşı kesilen tarihten, diğer cezalar için ise tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. İtiraz sulh ceza hakimliğine yapılır.

Yanlış Park Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?

Karayolları Trafik Kanununa göre park etmesi yasak olan yerlerde park edilmesi nedeniyle park cezası yazılabilmektedir. Park edilmesi yasak olan yer ve hallere ilişkin düzenleme Karayolları Trafik Kanununun 61.maddesinde düzenlenmiştir.

Yanlış park cezası, eğer sürücünün yüzüne karşı yazılmışsa sürücü 15 gün içerisinde cezaya itiraz edebilir. Eğer ceza plaka sahibine tebliğ edilmişse bu itiraz tebliğden itibaren 15 gün içerisinde yapılabilir. Eğer bu 15 hak düşürücü süre kaçırılmışsa trafik cezası verme işleminin idari bir işlem olmasından ötürü, 60 gün içerisinde İdare Mahkemesine müracaat edilebilir.

Eğer park yerinin olmaması noktasında ciddi bir orantısızlık bulunması halinde yazılan park yeri cezası iptal edilebilir.

Alkollü Araç Kullanma Trafik Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?

Uyuşturucu veya uyarıcı madde ve alkol kullanıp trafikte sürücülük yapmak trafik güvenliğini tehlikeye sokan davranışlardandır. Dolayısıyla bu şekilde araç kullanmak yasaktır. Aksi halde durumun özelliklerine göre yaptırımlar öngörülmüştür.

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır.

Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.

Alkollü araç kullanma cezası kişinin yüzüne karşı yapılır. Sürücü ceza tarihinden itibaren 15 iş günü içerisinde Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulunabilir. Trafik idari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde; dörtte bir oranında indirim yapılır. Dolayısıyla itiraz yapılacak olsa da erken ödeme indirimden yararlanılmalıdır. Eğer itiraz haklı görünürse ödenen ücret iade olacaktır.

Para cezalarının, tutanağın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. Bir ay içinde ödenmeyen cezalar için her ay %5 faiz uygulanır. Yüzüne karşı yazılan cezalarda tebliğ zamanı yüze karşı cezanın kesildiği andır.

Trafik Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?

Trafik idari cezaları plakaya veya sürücüye yazılabilir. Plakaya yazılan cezalar 7 iş günü içerisinde ilgiliye tebliğ edilir. Sürücüye kesilen cezalarda ise yüzüne karşı yazılması halinde tebliğ anı yazılma anıdır. Tebliğden itibaren 15 gün içerisine sulh ceza hakimliğine itiraz edilebilir.

İtiraz edilirken dilekçede:

Dava dilekçesi,

Trafik idari para cezası karar tutanağı ve tutanak tebligatının fotokopisi,

Trafik cezası kesilen araca dair ruhsat fotokopisi,

Ehliyet ve kimlik fotokopisi,

Ödeme yapıldıysa dekontu bulunmalıdır.

Trafik idari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde; dörtte bir oranında indirim yapılır. İtiraz başvuru süresi ile erken ödeme süresi aynı olduğundan ötürü erken ödeme süresini kaçıran kişi itiraz süresini de kaçırmıştır.

15 günlük itiraz süresi kaçırılırsa, cezanın yazıldığı zamanki tebliğ tarihinden itibaren başlayan 60 günlük süre içerisinde idare mahkemesine başvurularak idari işlemin iptali istenebilir.

Don`t copy text!