Eşini kasten öldürmeye teşebbüs suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan bir sanığın, eyleminin meşru savunma veya haksız tahrik koşulları altında gerçekleştiğini ileri sürerek sunabileceği esas hakkındaki savunma dilekçesi örneği ve savunma stratejileri.
Eşine karşı şiddet uyguladığı iddia edilen bir kişinin, bu eyleminin aslında ani ve haksız bir saldırıya karşı meşru savunma sınırları içinde kaldığını veya yıllara dayanan sistematik şiddet ve tehditlerin yarattığı ağır haksız tahrikin etkisi altında gerçekleştiğini savunması gereken durumlar olabilir. Bu savunma dilekçesi, öldürmeye teşebbüs gibi ağır bir suçlamaya karşı sanığın kendi durumunu, olayın gelişimini ve eyleminin hukuki gerekçelerini mahkemeye sunmasını sağlar.
Dilekçe Hakkında Temel Bilgiler
Bu Dilekçe Ne İşe Yarar ve Hangi Durumlarda Kullanılır?
Bu dilekçe, eşini öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanan sanığın (veya avukatının), davanın esasına ilişkin savunmalarını sunması için kullanılır. Özellikle, eylemin ani ve haksız bir saldırıya karşı meşru savunma (TCK m. 25) kapsamında gerçekleştiği veya yıllara dayanan şiddet, tehdit ve olay anındaki saldırı nedeniyle ağır haksız tahrik (TCK m. 29) altında işlendiği iddialarını detaylandırmak amacıyla sunulur. Başarılı bir savunma, sanığın beraatine veya cezasında önemli ölçüde indirim yapılmasına yol açabilir. Bu dilekçe, sanığın (müvekkilin) durumunu hukuki çerçevede açıklar.
Nereye ve Nasıl Başvurulur?
Esas hakkındaki savunma dilekçesi, yargılamanın yapıldığı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na sunulur. Dilekçe, genellikle savcının esas hakkındaki mütalaasını sunmasından sonra, mahkemenin karar vermesinden önceki aşamada verilir. Savunmayı destekleyen deliller (tanık beyanları, adli tıp raporları, darp raporları, tehdit mesajları vb.) dosyada mevcut olmalı veya dilekçeyle birlikte sunulmalıdır.
Eşini Öldürmeye Teşebbüs Suçlamasına Karşı Savunma Dilekçesi Örneği
………….AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA, …………..
ESAS NO: [Mahkeme Esas Numarası] DURUŞMA GÜNÜ: [Duruşma Günü]
SANIK: [Sanığın Adı Soyadı], [TC Kimlik Numarası], [Adresi / Tutuklu ise Cezaevi Adı] MÜDAFİİ: Av. [Avukat Adı Soyadı], [Avukat Adresi]
SUÇ: Eşini Öldürmeye Tam Teşebbüs. KONU: Esas Hakkındaki Savunmalarımız.
İddia: …………. C.Başsavcılığı’nın ………….. tarih ve ……….. soruşturma, ……….. esas, ……….. iddianame sayılı iddianamesiyle, müvekkil hakkında, eşini kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81, 35/2, 29, 53, 54, 63 maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.
AÇIKLAMALAR
(A- Olayın Öncesi ve Olay Anının Sunumu)
- Müvekkil (sanık), müştekiyle 30 yıldır evli olup, bu evlilikten M.A. ve Ş.A. adlı iki çocukları bulunmaktadır.
- Müşteki, evlilik süresi boyunca sürekli olarak müvekkile şiddet uygulamış, tehditlerde bulunmuş, baskılamış, kişiliğini ezmiş, zaman zaman evden kovmuş ve bu davranışlarını sistematik hale getirmiştir. Aynı tutumu çocuklarına karşı da sergilemiştir.
- Müvekkil, çocuklarının geleceği ve yuvasının dağılmaması adına bu baskı ve eziyetlere katlanmış, ekonomik bağımsızlığının olmaması, destekten yoksun kalması ve yaşadığı çevrenin geleneksel baskıları nedeniyle boşanmaktan çekinmiştir. Müştekinin düzeleceği umuduyla sabretmiş, ancak müştekinin şiddet eğilimi artarak devam etmiştir. Müvekkilin önceki boşanma girişimi de müştekinin tehditleri sonucu engellenmiştir.
- Müştekinin davranışları, oğlu M.A.’nın beyanlarında da belirttiği gibi “Şizoit Tip Kişilik Bozukluğu”, “Antisosyal Tip Kişilik Bozukluğu”, “Obsesif Kompulsif Tipi Kişilik Bozukluğu” belirtileri göstermekte olup, tedavi girişimlerini reddetmiştir. Bu tür kişilik bozuklukları, Adli Tıp bilimine göre kişiyi potansiyel tehlike haline getirebilmektedir. Bu nedenle müşteki hakkında vesayet altına alınması talebiyle …. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurulmuştur.
- Müvekkilimiz, 30 yıllık evliliği boyunca sürekli horlanmış, baskılanmış ve şiddet görmüş bir mağdurdur. Aile içi şiddet, ülkemizde önemli bir toplumsal sorundur ve mağdurlar genellikle ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlerle bu duruma katlanmak zorunda kalmaktadır. Adli makamlara yansıyan vakalar, buzdağının sadece görünen kısmıdır.
- Müşteki, olaydan önceki son dönemde ailesine ve çocuklarına karşı kin ve nefretini artırmış, “Ben bunların hepsini öldüreceğim, pompalı tüfekle vuracağım, karıma acı çektirmek için oğlumu öldüreceğim” şeklinde tehditler savurarak aile üzerinde korku salmıştır. Eşiyle konuşmaz olmuş, yastık altında ve arabasında bıçak bulundurmaya başlamıştır. Olaydan birkaç gün önce tanık M.D.’ye de “Ben bunların hepsini pompalı tüfekle öldüreceğim, son kurşunu da kendime sıkacağım” demiştir.
- Bu tehditler nedeniyle oğlu ayrı eve çıkmış, kızı ve müvekkil ise her an saldırı korkusuyla yaşamaya başlamış, müvekkil salon kapısını kilitleyerek kendini korumaya çalışmıştır.
- Olay günü, müvekkil, eşinin düzelebileceği umuduyla ve barışma niyetiyle aile dostlarını eve davet etmiştir. Mutfakta hazırlık yaparken, yatakta yatan eşine misafirlerin geldiğini ve giyinip gelmesini söylemesi üzerine, eşi kendisine tekme atmış, elindeki sıcak demlik hem kendisinin hem de eşinin üzerine devrilmiştir. Bunun üzerine eşi yataktan fırlayarak bıçakla saldırmak üzere müvekkilin üzerine hamle yapmıştır. Müvekkil, o anki panik ve ağır şok ile kendisini korumak ve muhtemel saldırıyı önlemek amacıyla mutfakta bulunan ve içinde kızartma yağı olan tencereyi eşine doğru fırlatmıştır. Eşinin yandığını görünce hemen misafirlerden yardım istemiş ve eşinin soğuk duş altına girmesini sağlamıştır. Olay sonrası her ikisi de hastanede tedavi altına alınmıştır.
(B- Eylemin Kast Yönünden Nitelendirilmesi)
- Sanığın kastının öldürme mi yoksa yaralama mı olduğunu belirlemek için suçta kullanılan vasıta, yara yeri ve niteliği, darbe adedi, olay öncesi ve sonrası davranışlar gibi kriterler dikkate alınmalıdır.
- Müvekkil, olay anındaki panik ve korku içinde, ani gelişen saldırıya karşı kendisini korumak amacıyla eline ilk geçen ve öldürücü niteliği olmayan (içinde kızgın yağ bulunan tencere) bir cismi kullanmıştır. Öldürme kastı olsaydı, mutfakta bulunan bıçak gibi öldürmeye daha elverişli bir aleti seçebilirdi.
- Kızgın yağın tek başına öldürücü etkisi, ancak kişinin etkisiz hale getirilip tüm vücuduna veya ağız yoluyla boşaltılması gibi özel durumlar dışında, düşüktür. Müvekkil, hareket halindeki müştekiye karşı, kendini koruma içgüdüsüyle yağı fırlatmış/serpmiştir. Kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olmaması, öldürme kastının bulunmadığını göstermektedir.
- Yargıtay içtihatları da, darbenin tek olması, failin darbelerine devam etmemesi, yaraların yüzeysel olması gibi durumlarda eylemin yaralama olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Müvekkil de eylemine devam etmemiş, aksine yardım istemiştir. Bu nedenle müvekkilin eyleminin yaralama kastıyla işlendiği kabul edilmelidir.
(C- Eylemin Yasal Savunma Koşulları Açısından Değerlendirilmesi)
- Yasal savunmanın (meşru müdafaa – TCK m. 25) kabulü için haksız bir saldırı bulunmalı, savunma ile saldırı eş zamanlı olmalı, saldırı devam ederken yapılmalı ve savunma ile saldırı arasında oran bulunmalıdır.
- Olayda, müştekinin müvekkile tekme atması ve ardından bıçakla saldırmak üzere hamle yapması, başlamış ve devam eden haksız bir saldırıdır. Müvekkilin eylemi, bu saldırıya karşı ve saldırı anında gerçekleşmiştir.
- Savunmada zorunluluk, her olayın özelliğine ve kişinin içinde bulunduğu ruh haline göre değerlendirilmelidir. Yıllardır süregelen şiddet ve tehditler altında yaşayan, olay anında ani ve şiddetli bir saldırıyla karşılaşan müvekkilin, o anki korku ve panik içinde yaptığı eylem, muhtemel ve ağır bir saldırıyı önlemeye yönelik zorunlu bir savunmadır.
- Yargıtay içtihatları da, tekrarından korkulan saldırıların henüz sona ermemiş sayılacağını , saldırının ne zaman kesileceği belli olmadığında yapılan savunmanın yasal sınırlar içinde kabul edilebileceğini , failin içinde bulunduğu ruh halinin dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Olayımızda da müştekinin saldırısının devam etme tehlikesi mevcuttu ve müvekkil bu tehlikeyi bertaraf etmek için hareket etmiştir. Bu nedenle eylemin TCK m. 25 kapsamında meşru savunma olarak değerlendirilmesi gerekir.
(D- Eylemin Haksız Tahrik Yönünden Değerlendirilmesi)
- Haksız tahrik (TCK m. 29), failin haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesidir. Uygulanabilmesi için fiilin haksız olması, failin öfke veya şiddetli elem altında kalması ve suçun bu ruh halinin tepkisi olması gerekir.
- Müvekkilin durumu değerlendirildiğinde, 30 yıla yakın süredir devam eden sistematik şiddet, hakaret, tehdit ve aşağılamalar ile olay anında müştekinin başlattığı haksız saldırı (tekme atma, bıçakla hamle yapma) , müvekkilin ruhsal yapısında birikmiş olan öfke ve şiddetli elemin etkisi altında hareket etmesine neden olmuştur.
- Müştekinin antisosyal kişilik yapısı , sürekli tehditleri ve saldırgan tutumu , müvekkilin eylemini ağır tahrik koşulları altında işlediğini göstermektedir. Yargıtay içtihatları da, süregelen ve ardı ardına yapılan haksız hareketlerin ağır tahrik oluşturacağını kabul etmektedir. Bu nedenle, ceza tayin edilmesi durumunda TCK m. 29 uyarınca en üst oranda indirim yapılması gerekmektedir.
(E- Olay Tutanağı ve Müşteki Raporunun Değerlendirilmesi)
- Olay tutanağında yer alan “çarşafların ve tencerelerin yıkanmış olduğu” ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Her iki eli de yanan ve ağır travma yaşayan müvekkilin, olaydan hemen sonra bu eylemleri yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu işlemler, müvekkil hastaneye sevk edildikten sonra eve gelen başkaları tarafından yapılmış olabilir.
- Müşteki hakkında düzenlenen kesin rapor, yetkili olmayan hariciye uzmanı tarafından düzenlenmiş olup, adli tıp kriterlerine aykırıdır. Yanık vakalarında raporun plastik cerrahi uzmanı içeren bir sağlık kurulunca düzenlenmesi gerekir. Yargıtay içtihatları da konunun uzmanının katılmadığı rapora dayanılarak hüküm kurulamayacağını belirtmektedir.
- Raporda belirtilen hayati tehlike tespiti de bilimsel dayanaktan yoksundur. Müşteki yoğun bakımda tedavi görmemiştir. Adli tıp kaynaklarına göre 2. derece yanıklarda hayati tehlike sınırı %25 iken , rapordaki verilere göre müştekideki yanık oranı en üst sınırdan hesaplansa bile %21 civarındadır , bu da hayati tehlike sınırının altındadır. İş gücü kaybı süresi de (mutat iştigal) hatalı olarak 45 gün (tıbbi iyileşme süresi) belirtilmiştir; oysa bu orandaki yanık için iş gücü kaybı 7 gün civarındadır.
- Müvekkilin tutuklanmasında, bu hatalı ve bilimsellikten uzak raporun etkili olduğu anlaşılmaktadır. Adalet yanlış yönlendirilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan maddi olgular, savunmayı destekleyen deliller ve sunulan belgeler ışığında;
- Müvekkilimin eyleminin TCK m. 25 kapsamında meşru savunma sınırları içinde kaldığı anlaşıldığından BERAATİNE,
- Mahkeme aksi kanaatte ise, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve bu suçun da ağır haksız tahrik altında işlendiği gözetilerek TCK m. 29 uyarınca en üst oranda indirim uygulanarak hüküm kurulmasına,
- Müvekkilimin tutuklulukta geçirdiği süre, delillerin toplanmış olması, kaçma veya delil karartma ihtimalinin bulunmaması, sağlık durumu ve yeni TCK’nın lehe hükümleri dikkate alınarak öncelikle TAHLİYESİNE karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
[Tarih]
Sanık Müdafii Av. [Ad Soyad]
[İmza]
EKLER:
- Vekaletname örneği
- Varsa müştekinin kişilik bozukluğuna veya tedavi gerekliliğine dair doktor raporları/tanık beyanları
- Varsa geçmiş şiddet olaylarına dair darp raporları, şikayet kayıtları, tanık beyanları
- Adli Tıp uzmanlarından alınan bilimsel mütalaalar (isteğe bağlı)
Dilekçeyi Doldururken Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Olay Öncesini Detaylandırın: Özellikle meşru savunma veya haksız tahrik savunması yapılıyorsa, olay öncesinde yaşanan sistematik şiddet, tehdit ve baskıları somut olaylarla, tanıklarla ve varsa belgelerle (darp raporu, uzaklaştırma kararı vb.) detaylıca anlatın.
- Olay Anını Netleştirin: Saldırının kimden başladığını, nasıl geliştiğini, sanığın hangi ruh hali içinde tepki verdiğini ve eylemin zorunluluk altında yapıldığını vurgulayın.
- Kastı Tartışın: Eylemin neden öldürme kastı taşımadığını, kullanılan aracın elverişsizliğini, eyleme devam edilmediğini Yargıtay kriterlerine atıfta bulunarak açıklayın.
- Meşru Savunma Unsurları: Saldırının haksızlığı, devam ediyor olması (veya tekrarının muhakkak olması), savunmanın zorunluluğu ve orantılılık ilkesini somut olaya uygulayarak açıklayın.
- Haksız Tahrik Unsurları: Müştekiden kaynaklanan haksız fiillerin (sistematik şiddet, olay anındaki saldırı) sanıkta yarattığı öfke veya şiddetli elemi ve eylemin bu ruh halinin bir tepkisi olduğunu belirtin. Tahrikin ağırlığını vurgulayın.
- Adli Tıp Raporlarını İrdeleyin: Dosyadaki adli tıp raporlarının eksik veya hatalı olduğunu düşünüyorsanız, hangi noktalarda (uzmanlık alanı, hayati tehlike tespiti, iş gücü kaybı süresi vb.) neden hatalı olduğunu bilimsel verilere ve içtihatlara dayanarak açıklayın, gerekirse yeniden rapor alınmasını veya uzman mütalaası sunmayı talep edin.
- Lehe Delilleri Sunun: Sanığın olay sonrası yardım çağırması, pişmanlığı, tanık beyanları gibi lehe olan tüm delilleri dilekçenizde kullanın.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. Meşru savunma (yasal savunma) nedir? TCK Madde 25’e göre, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
2. Haksız tahrik indirimi ne kadar olur? TCK Madde 29’a göre, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye verilecek cezada indirim yapılır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. Tahrikin ağırlığına göre indirim oranı mahkemece belirlenir.
3. Uzun süreli aile içi şiddet, haksız tahrik veya meşru savunma nedeni sayılır mı? Uzun süreli sistematik şiddet, tehdit ve aşağılama, haksız tahrikin ağırlığının değerlendirilmesinde önemli bir faktördür. Olay anındaki saldırı ile birleştiğinde “ağır haksız tahrik” indirimine veya meşru savunma koşullarının oluştuğuna karar verilmesine neden olabilir. Özellikle “tekrarından korkulan saldırı” veya “başlaması muhakkak saldırı” kavramları bu tür durumlarda gündeme gelebilir ve meşru savunmanın kabulünü sağlayabilir. Her olayın kendi özel koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.