İçindekiler
Müşteki Sanık İfadesi Ne Anlama Gelir?
Müşteki sanık ifadesinin bir diğer kullanış biçimi mağdur sanıktır. Mağdur bir suç karşısında haksızlığa uğrayan kişi veya katılandır. Sanık ise bir suçu işlediğine dair şüphe bulunan kişidir. Müşteki sanık ise bir suçu işleme şüphesi bulunan kişinin aynı zamanda mağdur olmasıdır. Mağdur olduğunu iddia eden sanık bu iddiasını temellendirmek zorundadır. Kovuşturma esnasında sanık tarafından böyle bir temellendirme yapılması güçlüklerle karşılaşabilmektedir. Dolayısıyla sanığın kendisini müşteki sanık olarak gösterebilmesi için ceza hukuku avukatı ile çalışmasında fayda bulunmaktadır. Ceza avukatı ile çalışma neticesinde müşteki sanık olmanın yanı sıra ceza hukuku avukatının çalışmaları ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ile yalnızca müşteki olduğu sonucuna varılabilir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre avukat, sanık veya şüphelinin avukatı olması halinde ve mağdurun avukatı olması halinde farklı şekillerde adlandırılır. Sanık veya şüpheli avukatına müdafi; suçtan zarar gören, katılan veya malen sorumlu kişi avukatına ise vekil denilmektedir. Müşteki sanığın avukatı müdafi olmaktadır. Zira müşteki sanığın ana statüsü sanıklıktır.
Olası Kast Nedir?
Suçun oluşması için failin suçun işlenmesinde kast veya taksirinin bulunması gerekmektedir. Kast ve taksir suçun manevi unsurunu oluşturur. Kast doğrudan veya olası olacak şekilde iki türlü olabilmektedir.
Kast, suçun bilerek ve isteyerek istenme halidir.
Taksir ise bilinçli veya adi (basit) olarak iki şekilde olabilir. Basit taksir ise öngörülebilmesi muhtemel neticenin, dikkatsiz ve özensiz davranma sonucu meydana gelme halidir. Bilinçli taksir ise failin öngördüğü neticeyi istemeyerek meydana getirmesi söz konusudur. Cezanın belirlenmesinde suçun kastla mı (olası kast-doğrudan kast) taksirle mi (basit taksir-bilinçli taksir) işlendiği önemli bir rol oynamaktadır. Bu konuda tartışmalar en çok suçun olası kastla mı bilinçli taksirle mi işlendiği noktasında toplanmaktadır.
Olası kasıtta da bilinçli taksirde de fail neticeyi öngörmektedir. Bu iki manevi unsuru birbirinden ayıran nokta olası kastta öngörülen netice istenmektedir. Bilinçli taksirde öngörülen netice istenmemektedir. Muhakemesi oldukça zor olan bu husus ceza hukuku avukatının hukukî yardımı ile aydınlatılabilir. Suçun olası kastla işlenmesi halinde, doğrudan kastla işlenmesine göre daha az; bilinçli taksirle işlenmesine göre daha çok ceza belirlenmektedir.
Seçimlik Hareketli Suç Nedir?
Suçun oluşabilmesi için maddi unsurlarından birisi olan hareketin bulunması gerekmektedir. Suç tek hareketli, çok hareketli, serbest hareketli, bağlı hareketli, seçimlik hareketli olarak gerçekleşebilir.
Serbest hareketli suç, kanuni tanımda birden fazla hareketin seçenekli olarak gösterilip bu hareketlerden yalnızca biri ile de olsa suçun tamamlanabilmesidir. Örneğin uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu seçimlik hareketli suçtur.
TCK m.188 Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve ikibin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır şeklindedir.
Bu suçun oluşabilmesi için uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri imal etmek veya ithal etmek veya ihraç etmek eylemlerinden yalnızca birinin yapılması suçun oluşabilmesi bakımından yeterlidir. Bu eylemlerin her birinin yapılması halinde yapıldığı kadar suç oluşmamaktadır, birden fazla seçimlik hareket de gerçekleşse tek bir suç oluşmaktadır. Ancak cezanın belirlenmesinde seçimlik hareketlerden kaç tanesinin eyleme dönüştüğünü hâkim dikkate alacak ve fail tarafından birden fazla seçimlik hareket gerçekleşmişse cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılacaktır.
Hangi Suçlar Adli Para Cezasına Çevrilir?
Ceza hukukunda iki tür ceza yaptırımı öngörülmüştür. Bunlar: Hapis cezası ve adli para cezasıdır. Kimi zaman bu iki ceza türüne (ör. TCK m. 107 Şantaj suçu)İ; kimi zaman bu iki ceza türü seçenek yaptırım olarak öngörülüp, bu iki ceza türünden birine (ör. TCK m. 106 Tehdit suçu); kimi zaman yalnızca hapis cezasına, kimi zaman ise yalnızca adli para cezasına (ör. TCK m. 182 Çevrenin Taksirle Kirletilmesi suçu) hükmolunabilir.
Adli para cezası, idari para cezasının aksine adli sicil kaydına işler. Adli para cezası tam gün hesabı ile kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça en az 5 en fazla 730 gün olacak şekilde, gün karşılığı olarak en az 20 en fazla 100 Türk lirası şeklinde hesap edilir. Önce gün hesap edilir, sonrasında gün karşılığı bedel hesap edilir ve en sonunda gün ile bedelin çarpılması ile adli para cezası sonucuna ulaşılır.
Kasten işlenebilen ve bir yıl veya daha az süreli olan hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. Taksirle işlenebilen suçlar ceza miktarına bakılmaksızın adli para cezasına çevrilebilir. Adli para cezası ödenmezse bu ceza, hapis cezasına çevrilir ve bu durumda hapsin infazının ertelenmesinin mümkün olmayacağı gibi koşullu salıverilme hükümlerinden de faydalanılamaz.
Adli para cezasının uygulanılabilmesi ve hukukî gerekçelerin yeterli olabilmesi için ceza avukatı ile çalışılmasında fayda bulunmaktadır.
Mağdurun Şikâyetten Vazgeçmesi Cezayı Etkiler Mi?
Kanunda bir suçun soruşturması ve kovuşturulması için şikâyetin varlığı öngörülmüşse, söz konusu suç için şikâyet, soruşturma ve kovuşturma şartıdır. Ceza hukukunda kural olarak re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılır. İstisnalar kanunda yazılı olmalıdır.
Şikâyetten vazgeçmenin yapılabilmesi için şikâyete bağlı bir suçun olması gerekmektedir (ör. TCK m.135 “Kişisel Verilerin Kaydedilmesi”, m.136 “Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme”, m.138 “Verileri Yok Etmeme” suçları.) Ancak şikâyet hakkına sahip olanlar şikâyetten vazgeçebilirler. Şikâyetten vazgeçme ancak hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir. Soruşturma aşamasında ise her aşamada şikâyetten vazgeçilebilir. Soruşturma aşamasında şikâyetten vazgeçme, doğrudan sonuç doğurur ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Buna karşılık kovuşturma aşamasında şikâyetten vazgeçmenin sonuç doğurabilmesi için sanığın kabulü gerekmektedir. Vazgeçme, kuşkuya yer vermeyecek şekilde yazılı veya sözlü olarak açık olmalıdır.
Şikâyetten vazgeçme ile soruşturma veya kovuşturma evresi sona erer. Şikâyetten vazgeçme ile dava düşer.